24 Aralık 2013 Salı

SAYIN ADNAN OKTAR'IN SOHBETLERİNDEN SEÇME BÖLÜMLER

DÜNYA KADIN KARŞITI BAĞNAZLIĞI İSTEMİYOR



ADNAN OKTAR: İşte kadın düşmanı, kadın karşıtı bağnazlar bunu istemiyor. Nefis bir güzellik, ne güzel bir varlık. İlla çirkin olacak, illa üzüntülü olacak, hoş olmayacak. Aslında o kompleksten kaynaklanıyor. Çünkü böyle tiplerin güzel kadına kalışı pek olmuyor. Güzel kadın böyle tiplere zaten hiç yanaşmaz. Sevgisiz adama niye yanaşsın. Sevgiden anlamıyor, merhametten anlamıyor, akıl yok, fikir yok, derinlik yok, tutku yok, kirli, ruhu kirli lafını sözünü bilmiyor, patavatsız dolaysıyla çok çirkin sevgisiz, gaddar aksi kadınlar bunlara yaklaşıyorlar .Onlarda istiyor ki bizim çevremize de böyle insanlar olsun. Böyle sakallı, bıyıklı onların olduğu gibi sarımsak kokan, ters, aksi, münasebetsiz, laf sokan, ruhsuz, böyle erkekleşmiş ruhu ama üstüne de sevgisizlik, merhametsizlik gelmiş, dedikoducu, fitneci, nursuz insanlar olmasını istiyorlar. Bakıyorlar burada nur var, güzellik var, cazibe var, temizlik var, aşk var, tutku var, vefa var, fedakarlık var, cömertlik var, arkadaşlık var, güzel olan her şey var. Bakıyorlar sevgiyi çok güzel yaşıyoruz. En korkunç hayatı yaşadığı için, en azaplı hayatı yaşadığı için, kalbe tırmanan bir ateş onu yaktığı için ben niye böyle sürünüyorum da onlar böyle mutlular diye haset ediyor. Haset edince, güzelliği yok etmeye çalışıyor bu sefer. Gözü niye böyle, kaşı niye böyle, saçı böyle. Nasıl olması gerekiyor? Her şeyin çirkin olması gerekiyor. Gözü de çirkin olacak, dudağı çirkin olacak, burnu çirkin olacak. Saçı kıyafeti her şeyi çirkin olacak şimdi oldu diyor. Sen çirkinlikler içinde yaşa, biz güzellikler içinde yaşayacağız, ahirette de, dünyada da, inşaAllah.



BİLMİŞ HOCALAR PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN HADİSLERİNİ GÖRMEZDEN GELİYORLAR VE GİZLİYORLAR

ADNAN OKTAR: Bilmiş hocalar, Müslümanların canının yanmasına, acı çekmelerine sebep oluyorlar, onları demagojiyle, büyüyle nötr hale getiriyorlar. Beyinlerini uyuşturuyorlar Müslümanların. Ana çözümü bir türlü söylemiyorlar. Sen Allah’tan daha mı iyi biliyorsun? Resulullah (s.a.v)’den daha mı iyi biliyorsun? Resulullah (s.a.v) “Hz. Mehdi (a.s)’la olur” diyor. “Yok, ona gerek yok ben biliyorum” diyor. “Ben yaparım” diyor. Öbürü diyor ki: “Ben yaparım” diyor. Öbürü diyor ki: “İslam Birliği Teşkilatı var, ora yapar” diyor. Öbürü diyor ki: “Ekmeleddin İhsanoğlu yapar” diyor. Öbürü: “Mahmut Efendi yapar” diyor. Öbürü: “İhvan-ı Müslimin yapar” diyor. Öbürü “Şiiler yapar” diyor. Öbürü “Vahabiler yapar” diyor. Hepsi birbirini boğuyor ondan sonra. Ondan sonra da, kâfirun ve kâfirat müşriklerin üstüne çöküyorlar. Cahil bilgisiz Müslümanların üstüne çöküyorlar. Gariban zavallı Müslümanların da üstüne çöküyorlar. Ve akıl almaz bir kan seli dünyayı kaplamış vaziyette. Adeta üçüncü dünya harbi çıktı. Her yerde kan akıyor.

BEDİÜZZAMAN VE ATATÜRK

ADNAN OKTAR: Bakın Risale-i Nur’u açtım, Şualar 839. Sayfada, 14. Şua’da diyor ki Bediüzzaman; “müdür bey” diyor cezaevi müdürüne “size teşekkür ederim ki, kurtuluş bayramının bayrağını koğuşuma taktırdınız.” Türk bayrağı taktırmış, Bediüzzaman teşekkür ediyor hoşuna gitmiş. “Harekat-ı milliyede” milli harekette “İstanbul’da İngiliz ve Yunan aleyhindeki Hutuvat-ı Sitte eserimi tab' ve neşir ile belki bir fırka asker kadar hizmet ettiğimi Ankara bildi ki” yani İngiliz işgali ve Yunan işgali aleyhine yazılar yazmış Bediüzzaman o devirde ve çok etkili oldu diyor. “Ankara bildi ki” diyor, Mustafa Kemal Atatürk, “şifre ile iki defa beni Ankara’ya taltif için istedi” Bediüzzaman’ı. Ledün ilminin iki üstadı. 1- Bediüzzaman, 2- Mustafa Kemal Atatürk. Bakın şifre ile gizli istiyor Bediüzzaman’ı. “Hatta demişti ki” diyor Mustafa Kemal Atatürk, Said Nursi Hazretleri Bediüzzaman için bak diyor ki; “bu kahraman Hoca bize lazımdır” Atatürk diyor bunu. “Bu kahraman Hoca bize lazımdır. Demek benim bu bayramda bu bayrağı takmam hakkımdır” diyor Bediüzzaman, inşaAllah. Bediüzzaman ile Atatürk görüşmüşlerdir, konuşmuşlardır. Gizli görüşmeleri de var, konuşmaları da var. İki tane batın ilminin üstadı, iki tane ledün ilminin üstadı karşılıklı konuşuyorlar. Bediüzzaman’dan çok şey duydu Atatürk. İttihad-ı İslam’ın olacağını, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkacağını, İslam’ın dünyaya hakim olacağını tarih tarih, saat saat Bediüzzaman anlattı ona. Atatürk hepsini biliyordu, Rusya’nın yıkılacağını hepsini.

RİSALE-İ NUR’DAN HZ. İSA (AS)’IN FAALİYET YÖNTEMLERİYLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

“İsa (as) nur-u imanıyla tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidin sayısı kemiyeti deccalin mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nispeten çok az ve küçük olması işaret ve kinayedir.”
Hz. İsa (as) gelecek diyor Bediüzzaman, onu insanlar nur-u imanla tanıyacaklar. Yani “Bu İsa (as)” diyecekler. Ama, “bir cemaat-i ruhaniye-i mücahidin” diyor. Bu cemaat kim acaba? Mücahit bir cemaat ve ruhani bir cemaat. “Cemaat” diyor Bediüzzaman, bir cemaat, bir topluluk. “Sayısı deccalin mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nispeten.” Allah Allah, demek ki İsa (as) da, onun bağlıları da okullar kuracaklar. Fethullah hocanın yöntemini kullanacaklar demek ki. “ve askerce” diyor. Demek ki askerin içinde de görev alacaklar. Demek ki askeri birimlere de talebelerini yollayacak, orada da bir kadrolaşmaya gidecekler. Çünkü bak diyor ki; “ilmi ve maddi ordularına nispeten”. Hem çok fazla bilim adamı olacak demek ki İsa (as)’ın talebelerinden; doçentler, profesörler, yani üniversitelerde yoğun faaliyet yapacağı açık açık anlaşılıyor. “İlmi” diyor bak ve “maddi.” Askeri ordular da, klasik bilinen ordular da demek ki generallik rütbesi alacaklar. Yani subaylar olacak. Orduya geniş çapta hakim olacaklar demek ki. “Nispeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir.” Yani onlar binse, on binse, onlar belki iki yüz, üç yüz. Ama buna rağmen galip olacaklar diyor. SAYIN ADNAN OKTAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder