26 Kasım 2015 Perşembe

2. BÖLÜM


Bağnazların Sahte Dini 

Peygamber Efendimiz (sav) Kuran'ın en mükemmel uygulayıcısıdır. Tüm hayatı boyunca Kuran'a uygun olarak yaşamıştır ve Müslümanlar için en mükemmel örnektir. Tüm uygulama ve sözleri kuşkusuz ki Kuran'la tam bir mutabakat içindedir ve bunlardan günümüze ulaşanlar bulunmaktadır. Hadis adı verilen bu sözlerin bir kısmı, Kuran'ın uygulamalarını yansıtır. Bu sebeple bunların Peygamberimiz (sav)'e ait olduğu açıktır ve sahihtir. Özellikle ahir zamana işaret eden pek çok hadis hiç değişmeden kalmış ve bu hadislerde gelecekte olacak olağanüstü olaylardan haber verilmiştir. Söz konusu hadisler günümüzde birer birer gerçekleşmektedir. 1400 yıl önce bildirilmiş olan Lulin kuyruklu yıldızının geçişi, Afganistan'ın işgali, Irak savaşı, 11 Eylül gibi insanlık tarihinde sadece bir kere gerçekleşmiş olaylar vuku bulmuştur (Detaylı bilgi için bkz. Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) Bu Yüzyılda Gelecek, Harun Yahya, Global Yayıncılık). Dolayısıyla Peygamberimiz (sav)'in müjdeleri bizim için son derece kıymetlidir ve bu durum hadislerin sahih olanlarını bir müjde ve nimet olarak görmemiz gerektiğini, tümünü yok sayamayacağımız gerçeğini de beraberinde getirir.
Ancak şu bir gerçektir ki, hadis kitaplarına sonradan eklenmiş, Peygamberimiz (sav)'in sözleri ve uygulamalarıyla hiç ilgisi olmayan bir kısım açıklamalar günümüzde hadis kitaplarında bulunmaktadır. Bu sözlerin sahih hadislerden ayırt edici özelliği, Kuran ile tam anlamıyla çelişmeleridir. Kuran ile çelişen bir söz ve uygulamanın Peygamberimiz (sav)'e ait olması imkansızdır. 

Dolayısıyla İslam dininden başka bir din olan bağnazların dinini incelerken hadisler konusunda bazı gerçekleri bilmemiz gerekir. Çünkü bağnazların dini, İslam'ın yegane kitabı olan Kuran'da yoktur. Peki  bu batıl din nerededir? 

Bağnazların dini geleneklerde, dilden dile yayılmış hurafelerde, fakat asıl olarak büyük bir kısmı Peygamber Efendimiz (sav)'e ait olduğu iftirası ile öne sürülen uydurma hadislerdedir. 
Kuran'ın indirilişinin ardından geçen yüzyıllarda, Peygamberimiz (sav)'in bazı uygulamaları ve sözleri hadis olarak bir araya toplanmıştır. Hadislerin Hicri 2. yüzyıldan itibaren yazılı hale getirilmeye başlandığı zannedilmektedir. Söz konusu hadislerin bir kısmı korunabilmiştir. Bir kısmı ise yanlış aktarılmış, çarpıtılmış veya tamamen uydurulmuştur. 

Daha önce açıkladığımız gibi, bir hadisin gerçekten Peygamberimiz (sav)'in sözü veya uygulaması olup olmadığını bilmek için Kuran'a bakmamız gerekir. Eğer bir hadis, Kuran ile mutabıksa, bu durumda doğrudur. Eğer geleceğe işaret eden bir hadis tahakkuk ettiyse yani gerçekleştiyse, bu durumda yine doğrudur. Ama eğer söz konusu hadis Kuran ile çelişiyorsa, bu konuda artık tereddüt yoktur: Hadis hiçbir şekilde doğru kabul edilemez. 
Peki hadisler bir Müslüman için gerekli midir? Öncelikle bir Müslümanın "olmazsa olmaz" yegane kaynağı Kuran'dır ve Kuran bir Müslüman için başlı başına yeterlidir. Yüce Rabbimiz'in hükmü gereği her Müslüman yalnızca Kuran'dan sorulacaktır. Fakat elbette ki Peygamberimiz (sav)'in Kuran'a dayalı uygulamalarını veya mucizelerini bilmek çok büyük bir nimettir. Hadislere uymak bir Müslüman için farz vazifesi değildir fakat Peygamberimiz (sav)'in söz ve uygulamaları, geleceğe dair verdiği müjdeler önemli birer yol göstericidir. İşte bu sebeple, doğru izahı yanlıştan ayırmak ve günümüze ulaşan gerçek hadisleri teşhis edip anlayabilmek çok önemlidir. 

Bir kısım İslam toplumları içinse sorun, Kuran'ı tamamen terk etmeleri ve bunun yerine uydurma hadisleri yol gösterici edinmeleridir. Söz konusu uydurma hadisleri "mevzu hadisler" başlığı altında inceleyeceğiz: 

Bağnazların Dinine Yön Veren Mevzu Hadisler 

Mevzu hadis teriminin sözlük anlamı: "Hz. Muhammed (sav)'in söylemediği bir sözü, yalan ve iftira ile ona nispet etmek"tir. Yani mevzu hadis, Hz. Muhammed (sav)'in hadisi olmadığı, onun tarafından söylenmediği halde kasıtlı olarak onun hadisiymiş gibi anlatılan söz anlamına gelir. 

Mevzu hadisler kitabın bundan sonraki kısmının temel konusu olacaktır, çünkü bu hadisler, şu anki bir kısım Müslüman topluluklarda Kuran'ın yerini alan ve yeni ve sahte bir din gelişmesine temel sebep oluşturan ana kaynaklardır. Söz konusu mevzu hadislerin yani iftira niteliğindeki hadislerin en çarpıcı ve en gündemde olanlarını birer birer izah edecek ve tanıtacağız. Bunun sebebi, söz konusu batıl İslam anlayışının hangi hurafelere dayandığının anlaşılabilmesi ve bunun yanlışlığının Kuran'dan gösterilmesidir. Umuyoruz ki böylelikle İslam'ı hatalı tanıyan geniş bir kesim, bağnazların dininin sadece bir yanlış anlaşılmadan ibaret olmadığını, tamamen sahte bir sistem üzerine inşa edildiğini anlayabilirler. Aynı zamanda da kendilerince İslam'a ve Kuran'a eleştiriler yöneltmeye çalışanlar da, yanıldıklarını, "Müslüman" kimliğindeki pek çok kişinin gerçek İslam ve Kuran ile neredeyse hiçbir bağlarının olmadığını görebilirler. Ve yine umuyoruz ki buradaki açıklamalar, samimi olup da bağnaz zihniyetin içinde yaşamak zorunda kalmış, yegane sistem olarak onu görmüş ve bunu doğru zannetmiş olan insanların da Sırat-ı Müstakim yani Kuran'ın dosdoğru yolunu görebilmeleri için bir vesile olacaktır. 

Mevzu Hadisler Nasıl Ortaya Çıktı? 

Peygamberimiz (sav)'den nakledildiği iddia edilen sözler (hadisler) ve Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları olarak kabul edilen rivayetlerin ilk olarak kaleme alınış tarihi Peygamberimiz (sav)'in şehadetinden birkaç yüzyıl sonradır. Meşhur altı tane hadis kitabının oluşturduğu Kütüb-i Sitte'nin yazarlarından Buhari, Hicri 256'da, Müslim 261'de, Tirmizi 279'da, Ebu Davud 275'de, Nesei 303 yılında, İbni Mace 273'de vefat etmişlerdir. Şiilerin hadis kitapları ise farklıdır ve bir kısım Sünniler ve Şiiler birbirlerinin hadis kitaplarını geçerli kabul etmezler. Şiilerin hadis kitaplarının oluşumu daha da ileri tarihlere denk gelir. Meşhur Şii hadisçilerinden Kulani Hicri 329'da, Babuvay 381'de, Cafer Muhammed Tusi 411'de, El Murtaza 436'da vefat etmiştir.

Tarihi kaynaklardan ve elimize ulaşan ilk hadislerden Peygamberimiz (sav) ve dört halife döneminde hiçbir yazılı hadis bulunmadığı bilinmektedir. Harevi konuyla ilgili olarak şöyle der: "Ne sahabe (Peygamber'i görenler) ne de tabiyun (Peygamber'i görmeyen ama sahabe görenler) hadisleri yazmıyorlardı. Ama söz olarak aktarıyorlardı. Basit yazılı bir kaç metnin dışında bunun bir istisnası yoktur. Bu konuda aktarılanların kaybolmaması için Ömer bin Abdülaziz, Ebu Bekr el Hazm'a bir mektupla hadisleri araştırıp, yazmasını emretti." Yezid bin Abdülmelik ise Ömer bin Abdülaziz ölünce Ebu Bekr el Hazm'ı ve onunla çalışanları bu görevden aldı. Sonra gelen Halife Hişam, ez Zuhri hadislerini ilk toplayan kişi olarak kabul edilir. Bu da, Peygamberimiz (sav)'in şehadetinden 2 ila 3 yüzyıl sonrasına rastlamaktadır. 

Buhari'den önce hadisleri doğruluk derecelerine göre ayırma çabası dahi olmamıştır. "Sahih" ve "Zayıf" şeklinde hadisleri ayırma çabası Buhari ile başlar. Hadisler incelendiğinde ise, bu çabanın gerekli sonucu vermediği anlaşılır. Zayıf bir yana, tümüyle uydurma olan hadisler İslam adına yaygınlaştırılmış ve sayıları gitgide artmıştır. 

Söz konusu durumun o dönemde önüne geçilmesi mümkün olmamıştır. Çünkü Peygamberimiz (sav)'in vefatından hadis kitaplarının yazımına kadar 6-7 nesil geçmişti ve bu hadisleri nakleden meşhur hadis kitapları, bunları 6-7 kişinin birbirine söylediği iddia edilen zincirlerle nakletmektedirler. Söz konusu hadisler nakledildiğinde, Peygamberimiz (sav)'den sonraki halkadan sonrakinden sonraki bile vefat etmişti. Yani hadisçilerin hadis nakil eden şahısların doğru sözlü olup olmadıklarını tetkik edecekleri şahıslar hayatta değildi. 

Hadis alimleri de bu durumun farkındadırlar. Müslim, sahih olan, yani kesin doğru olduğu kanaatine vardığı her hadisi kitabına almadığını söyler (Müslim, 1. cilt). "Hadisler dinin kaynağıdır" diyen Buhari 600 bin hadis bilip 6000-7000 tanesini yani % 1'ini kitabına almıştır. Geriye kalan % 99'unun ise güvenilir olmadıklarına kanaat getirip kitabına almamıştır. Dolayısıyla burada, tüm İslam alemi için hadislerin belli kişilerin kanaatine göre belirlenmiş olduğu sonucu çıkmaktadır ki, hadisleri "dinin kaynağı" olarak kabul eden bir kesim için bu vahim bir durumdur. Çünkü başkaları için sahih hükmünde olan, fakat Müslim'in gerek duymadığı için kitabına almadığı diğer hadislerin bilgisine hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. Bu arada hatırlatalım; bütün bu değerlendirmeler yapılırken, İslam'ın sahih, korunmuş ve değişmemiş güzeller güzeli kitabı Kuran-ı Kerim bir kenara bırakılmış durumdadır. 

Mısırlı mütefekkir Ahmed Emin, hadis uydurmacılığının boyutlarını gösteren şu akılcı tespiti yapar: 

"İlginçtir ki eğer hadisleri açıklayıcı bir şekilde ele alacak olsak piramit biçiminde olduklarını görürüz. Piramitin tepesi Allah'ın elçisinin dönemi olup aşağıya indikçe piramitin eni artmaktadır. Piramitin temeline vardığımızda Peygamber (sav) döneminden ne kadar geniş olduğunu fark ederiz. Halbuki makul olan tersidir. Çünkü Peygamber (sav)'in yanında olanlar hadisleri en çok bilenlerdi. Sonra onların ölümüyle hadisleri bilenlerin sayısı azalacak ve bu şekilde üstteki piramit ters şekilde gelişecekti. Ama bizler Emevi dönemindeki hadislerin, bu dönemdekilerden daha kabarık olduğunu görüyoruz." (Ahmed Emin, Duhaul İslam) 

Hal böyleyken, birbirinden farklı, hatta kimisi bir diğeriyle çelişen yüzbinlerce hadisin varlığı ve sahihliği, bir kısım hadis alimleri arasında da muhalefete sebep olmuştur. Örneğin İkrime; Buhari ve meşhur birçok hadisçiye göre çok muteber bir nakilci iken, Müslim tarafından yalancılıkla suçlanmıştır. Bu tip örnekler çoktur. Bunlardan belki de en ilginci, İslam'ın en meşhur hadis kitabının yazarı Buhari'nin, dört mezhepten en büyüğü olan Hanefi mezhebinin başı Ebu Hanife'yi "gayri-sika" yani "güvenilmez" ilan edip, ondan tek bir hadis dahi nakletmemesidir. En ünlü hadisçiye göre en ünlü mezhebin kurucusu güvenilmezdir, fakat Müslüman aleminin çok büyük bir kısmı bunları en güvenilir iki hadis alimi olarak kabul eder. Şu bir gerçektir ki, hadis nakil edenlerin güvenilirliği hakkındaki tartışmalarda çelişkili izahlar hadislerdeki çelişkiler kadar çoktur.

Peygamber Efendimiz (sav)'den aktarılan ve Kuran'ın ruhunu yansıtan çok sayıda güzel hadisin arasına çok çeşitli uydurmaların karışmış olmasının dışında bir başka sorun ise hadislerin aktarılış şekilleridir. Pek çok kişi hadislerin Peygamberimiz (sav)'in ağzından doğrudan aktarılan sözler olduğunu zannederler, oysa bu doğru değildir. Bunların, doğrudan aktarılan sözler olduğunu hadis alimleri dahi iddia etmezler. Buhari başta olmak üzere pek çok hadisçi, hadisin sadece anlamının aktarılmasının yeterli olduğunu, asıl metni ezberlemenin şart olmadığını kabul etmişlerdir. Bu da aktarılan sözlere elbette pek çok yorum katılmasına, yanlış anlaşılan konuların doğru gibi aktarılmasına ve konuyu tam anlamayanların aktarımlarda bulunmalarına sebebiyet vermiştir. 

Anlam ile hadis nakli makul görülünce kimi zaman hadisin başını ve sonunu duymamak da önemli anlam kaymalarına sebep olmuştur. Örneğin, Ebu Hureyre'den "Uğursuzluk üç şeyde olur; ev, kadın ve at" diye Peygamberimiz (sav)'e hadis atfedildiğini duyan Hz. Aişe: "Allah'a yemin ederim ki Allah'ın elçisi bunu asla söylememiştir. O ancak şunu söylemiştir. 'Cahiliye ehli şöyle derlerdi: Uğursuzluk şu üç şeyde olur; ev, kadın ve at.'" şeklinde konuşmuştur.

Dört mezhebin kurucuları kuşkusuz ki oldukça değerli birer Müslüman ve kıymetli İslam alimleridir. Ancak şunu bilmeliyiz ki, dört mezhebin kuruluşunda da etkili olan unsur söz konusu hadisler olmuştur. Dört mezhebin kurucuları da kendi seçtikleri hadisleri kendi mezhepleri için esas kabul etmişlerdir.

Dört imam, Kütüb-i Sitte'yi yani altı meşhur hadis kitabının toplandığı külliyatı yazan hadis imamlarının ölçülerinin dışına çıkarak kendi mezheplerini kurmuşlardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bunlardan en büyük mezhep olan Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife, hadis bilgisinin zayıflığı ve genellikle kendi görüşlerini ön plana çıkarması iddialarıyla başta Buhari olmak üzere diğer hadis imamlarınca eleştirilmiştir.

Hadis alimleri ve mezheplerin sahih saydığı hadisler arasında bu kadar ayrılık varken, hadislerin reddedilemez olduğunu iddia edenler de ortaya çıkmıştır. Bu kişiler öncülüğünde, örneğin Buhari ve Müslim'deki tek bir hadisi bile inkar edenin kafir olacağı safsataları yayılmıştır. Daha da ileri giderek, kitabın ilerleyen bölümlerinde detaylı anlatılacağı gibi, hadislerin Kuran ayetlerinin hükmünü kaldıracağını dahi iddia edenler çıkmıştır. İşte, bağnazların oluşturduğu cahiliye topluluklarının oluşmalarının asıl sebebi bu ürkütücü mantık bozukluklarıdır. 

Farklı mevzu hadislerin nasıl İslam dini içinde birbirinden farklı hükümleri olan mezhepler ortaya çıkardığını birlikte görelim. 

MEZHEPLER ARASINDAKİ FARKLAR

KONULAR; HANEFİ-MALİKİ-ŞAFİİ- HANBELİ

1 Ölü hayvanın derisi helal midir? Haram Helal Haram Helal

2 Yılan balığı yemenin hükmü nedir? Helal - - Haram

3 Erkeğin kırmızı elbise giymesinin hükmü nedir? Mekruh Helal Haram Mekruh

4 Erkeğin sarı elbise giymesinin hükmü nedir? Haram Helal Haram Haram

5 Ud, zurna, dümbelek, boru davul çalmak nedir? Mekruh Helal Helal Haram

6 Karga eti yemenin hükmü nedir? Haram Helal Haram Haram

7 At eti yemenin hükmü nedir? Haram Helal - -

8 Midye yemenin hükmü nedir? Haram Helal - -

9 İstiridye yemenin hükmü nedir? Haram Helal - -

10 Kırlangıç eti yemenin hükmü nedir? Helal Helal Haram Haram

11 Kartal eti yemenin hükmü nedir? Haram Helal Haram Haram

12 Namaz kılan kimsenin önünden geçilmesinin haram olduğu mesafe ne kadardır?

40 kulaç 1 kulaç 3 kulaç 3 kulaç

13 Namaz içinde unutarak konuşmak namazı bozar mı? Evet Hayır Hayır Evet

14 Namazda "ah" ve "of" demek namazı bozar mı? Evet Hayır Evet Evet

15 Abdestin farzları kaçtır? 4 7 6 7

16 Abdesti belli bir sıra ile almak farz mıdır? Hayır Hayır Evet Evet

17 Abdesti ara vermeksizin almak farz mıdır? Hayır Evet Hayır Evet

18 Abdesti bozan şeylerin sayısı kaçtır? 12 3 5 8

19 Namazda kahkaha ile gülmek abdesti bozar mı? Evet Hayır Hayır Hayır

20 Deve eti yemek ve cenazeyi yıkamak abdesti bozar mı? Hayır Hayır Hayır Evet

21 Abdest şüphe ile bozulur mu? Hayır Hayır Hayır Evet

22 Kan akması abdesti bozar mı? Evet Hayır Hayır Hayır

23 Gusül abdesti almayı gerektiren sebeplerin sayısı kaçtır? 7 4 5 6

24 Gusül abdestinin farzları kaç tanedir? 11 5 3 -

25 Umursamazlıktan veya tembellikten dolayı namaz kılmayanın hükmü nedir?

Hapsedilir, kanatılana kadar dövülür, öldürülür Tövbe etmezse öldürülür Üç gün içinde tövbe etmezse öldürülür Üç gün içinde tövbe etmezse öldürülür


26 Namazı bitirirken selam vermenin farz olduğu miktar nedir? Farz değildir 1 tarafa vermek farzdır 1 tarafa vermek farzdır 2 tarafa vermek farzdır

27 Ramazan orucu için her gün ayrı ayrı niyet etmek şart mıdır? Evet Hayır Evet Evet

28 Kan aldırmak orucu bozar mı? Hayır Hayır Hayır Evet

29 Erkek ve kadının ziynet eşyalarından zekat vermeleri farz mıdır? Evet Hayır Hayır Hayır

30 Kadın yanında kocası olmadan hacca gidebilir mi? Hayır Evet Evet Hayır

31 Haccın şartı kaç tanedir? 2 4 5 4

32 İpeğin üzerine oturmak, yaslanmak, yastık olarak kullanmak, duvar örtüsü yapmak haram mıdır? Hayır Evet Evet Evet

33 Sakalı kesmek haram mıdır? Evet Evet Hayır Evet

34 Tavla oynamak haram mıdır? Hayır Evet Evet Evet

35 Satranç oynamak haram mıdır? Evet Evet Hayır Evet

36 Cinsi tecavüzde bulunulan hayvanın hükmü nedir? Öldürülür, eti yenmez Öldürülür, eti yenebilir Öldürülmez, eti yenebilir Öldürülmesi gerekir

37 Şarap ve diğer sarhoş edici maddelerin içilmesinin cezası kaç değnektir? 80 80 40 80

38 Dinden döndüğü için öldürülen bir kişinin malı mirasçılarına verilebilir mi? Evet Hayır Hayır Hayır

39 Dinden dönen kadın öldürülür mü? Hayır Evet Evet Evet

40 Bir kadının hakimlik yapması caiz midir? Evet Hayır Hayır Hayır

41 Köpek necis bir hayvan mıdır? Hayır Hayır Evet Evet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder