AKILSIZ
KURAN’I NASIL YORUMLAR?
Kuran, alemlerin
Rabbi, sonsuz ilim ve güç sahibi olan Allah'tan insanlara bir rahmet olarak
indirilmiştir. Allah insanlara bir kitap göndermekle onlara lütfetmiştir.
Allah'ın bu lütfuna samimiyet, minnettarlık ve şükür ile karşılık verenler bu
davranışlarının faydasını yine kendileri görürler. Kuran'ı anlar, iman eder,
ona tabi olur ve Allah'ın rahmetine girerler. Dünyada da ahirette de Allah'tan
güzel bir karşılıkla mükafatlandırılırlar. Bunun aksine, art niyetli ve düşmanca
bir tavırla Kuran'a yaklaşanlar ise bunun zararını yine kendileri görürler.
Kuran'ı kavrayamaz, ondan istifade edemez, dünyada ve ahirette kayba uğrarlar.
Ancak, ne Kuran'a ne de İslam'a bir zarar veremezler.
Kuran, her insanın
rahatlıkla anlayabileceği bir kitap olarak indirilmiştir. Allah bir ayetinde, "Ey
insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için
bir hidayet ve rahmet geldi." (Yunus Suresi, 57) buyurmaktadır. Bu
ayetten de anlaşıldığı gibi Allah'a iman eden ve vicdanına uyan her insan Kuran
ayetlerinden öğüt alabilir, ayetlerdeki emirleri en güzel şekilde yerine
getirebilir.
Ancak nefsine uyan,
Allah'ın gücünü takdir edemeyen, ahiret konusunda şüphe içinde olan insanlar,
ayetleri de kendi bozuk mantıkları doğrultusunda yanlış yorumlarlar. Allah bir
ayetinde Kuran'da öğüt alamayan bu insanların durumunu şöyle haber vermiştir:
Andolsun,
Biz bu Kuran'da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler diye. Oysa
bu, onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. (İsra Suresi, 41)
Buraya kadar
anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Kuran'ı doğru anlamak samimi olarak iman
etmekle mümkündür. Allah Kuran'ı, iman edip akleden kullarının kavrayıp öğüt
alabileceği apaçık bir Kitap olarak indirmiştir.
İnsanın imanı
arttıkça aklı, samimiyeti ve Allah korkusu da aynı derecede artar, dolayısıyla
Kuran ayetlerindeki incelikleri ve sırları daha iyi kavrar.
Henüz iman etmemiş
bir kimse de, ön yargı, art niyet taşımadan samimi bir vicdanla Kuran'a
yaklaştığı takdirde, onun ilahi bir kitap olduğunu kolaylıkla kavrar ve iman
eder. Allah'ın ayetleri apaçık olduğu için hemen onları uygulamaya geçirir.
İman ettikten sonra ise imanının derinliği, duası ve bilgisi ölçüsünde Kuran'ın
sırları ve incelikleri kendisine açılır.
İman etmeyen, Allah
korkusuna sahip olmayan kişiler ise Kuran'ı doğru kavrayamazlar. Anladıklarını
sandıkları konuları ise yanlış anlarlar. Açık ve net ifadeleri kendilerince
çelişkili olarak algılarlar. Bu tarz kişiler ne kadar zeki ne kadar bilgili ve
ne kadar kültürlü olurlarsa olsunlar, Kuran'ı ne kadar araştırırlarsa
araştırsınlar Yüce Rabbimiz Allah'a iman etmedikleri için akletme yeteneğinden
yoksundurlar. İşte bu yüzden Kuran'ı anlayamazlar.
Kuran'a karşı,
kendilerince birtakım itirazlar getiren kimselerin öne sürdükleri iddialar
incelendiğinde, bunların kökeninde önemli bir anlayış ve mantık bozukluğu
olduğu görülür. Kimi zaman bir ilkokul çocuğunun bile açık ve kolay biçimde
kavrayabileceği ayetleri, nefislerine uyan bazı kimseler kendi düşük akıllarınca
çelişkili ve anlaşılmaz zannederler. Oysa Kuran'da hiçbir çelişki yoktur. Allah
Kuran'ın pek çok ayetinde inkar edenlerin Kuran'da bildirilen örnekler için,
"Allah bu örnekle neyi kastetti" diyerek şaşırıp kaldıklarını, bu
örnekleri anlayamadıklarını haber vermiştir.
Gerçekten de
Kuran'da haber verildiği gibi inkar edenler her devirde bu örnekleri
kavrayamadıklarını doğrudan ya da dolaylı olarak itiraf ederler. Bu, Kuran'ın
bir mucizesidir; aynı ayeti bir mümin rahatlıkla kavrarken, inkar eden bir
kimse kavrayamamaktadır. Bu da bize Kuran'ın anlaşılmasının veya
anlaşılmamasının tamamen niyete bağlı olduğunu, Allah'ın dilediğine anlayış
verdiği gibi, dilediğini de ayetlerinden perdelediğini göstermektedir. Bu durum
bir ayette şöyle haber verilir:
Kendisine
Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden
gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri
üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına
bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla
hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)
İman eden, samimi,
vicdanlı bir insan Kuran'daki temel imani konuları, hükümleri gayet rahat anlar
ve uygular. Bir hadisinde Peygamber Efendimiz (sav)Kuran ile ilgili olarak
şöyle buyurmaktadır:
Kuran,
Allah Azze ve Celle'nin kelamıdır. Öyle ise Kuran sahibi, Rabbinin, yasak
ettiklerini yapmamak sureti ile ona tazim (hürmet) etsin. (G. Ahmed Ziyaüddin,
Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 227/10)
İman etmeyen,
samimiyetsiz, ön yargılı bir insan ise her türlü teknik bilgiye ve mükemmel bir
Arapça bilgisine sahip olsa, bir bilim dalında otorite kabul edilse yine de
Kuran'ı gerektiği gibi ve doğru anlayamayabilir, çünkü böyle bir kimse en başta
nefsine uymaktadır. Bu yüzden de akletme yeteneğinden yoksundur. Akledemediği
için de Kuran ayetlerini yanlış anlar, ayetler hakkında çarpık ve akılsızca
yorumlar yapar.
Bu kitapta,
akledemeyen bu tür kişilerin, Kuran'ı yanlış yorumlamalarının nedenleri ele
alınmakta, bunların ayetler hakkında yaptıkları akılsızca yorumlardan ve
itirazlardan çeşitli örnekler incelenmekte ve bunların tamamının cevapları
verilmektedir. Bu kişilerin Kuran ayetleri hakkında getirdikleri itirazlardan
yola çıkılarak, akılsızlıkları, yargılarındaki ve mantık örgülerindeki
bozukluklar ortaya konmaktadır.
KURAN'I YANLIŞ
Ön yargı, art niyet ve
samimiyetsizlik
Kuran
okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.
Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar,
kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kuran'da sadece Rabbini "bir ve
tek" (ilah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin
geriye giderler. (İsra Suresi, 45-46)
Müteşabih
ayetlerle muhkem
ayetleri
karıştırmak
Sana
Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası olan bir kısım ayetler muhkem'dir;
diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve
olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun
tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık,
tümü Rabbimizin Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt
alıp-düşünmez. (Al-i İmran Suresi, 7)
Kuran'ı
yorumlamayı bilmemek
Kuran insanlar için gereken her türlü bilgiyi
içinde barındıran mucizevi bir kitaptır. Bu da Kuran'daki sonsuz ilahi
hikmetten kaynaklanır. Belirli sayıdaki ayetlerin içine sınırsız bir ilim,
üstün bir hikmetle yerleştirilmiştir. Ayetler kendi içlerinde zahiri, batıni,
iç içe geçmiş ve katlanmış pek çok anlam içerdikleri gibi ayetlerin birbirleri
arasındaki bağlantılardan da sayısız anlamlar çıkar. Kimi zaman tek bir ayetin
açıklaması bile müstakil bir kitap konusu olabilir. Bu sebeple, Kuran'ı
yorumlamak için herşeyden önce Kuran'ın geneline hakim olmak şarttır.
Ayetleri doğru yorumlayabilmek, asıl manayı
anlayabilmek için, Kuran'ın geneline hakim olmanın yanı sıra, İslam alimlerinin
bu konuda izledikleri yolları da bilmek gereklidir. Bu yolların en
önemlilerinden biri, bir ayeti Kuran'da bulunduğu yere göre değerlendirmektir.
Kuran'da çoğu zaman bir ayetin anlamı o ayetin içinde geçtiği konu
bütünlüğünden anlaşılır.
Allah
Katından bir akıl ve
anlayış
verilmemesi
Kuran'ın anlaşılması için Allah Katından özel
bir akıl, anlayış ve kavrayış verilmiş olması gerektiği, Allah'ın Kuran
ayetlerinde bildirdiği bir gerçektir. Kuran'ın tümünü bilmek, doğru
yorumlayabilmek ve Arapça bilgisine sahip olmak Kuran'ı anlamada gereken özelliklerdir.
Fakat tüm bu özelliklere sahip olmakla birlikte Yüce Allah'ın anlayış
vermemesi, kişinin Kuran'dan hiçbir nasibi olmamasına neden olur. Bu nedenle
yalnızca teknik birtakım özelliklere sahip olmak Kuran'ı gereği gibi anlayıp
yorumlamada yeterli değildir. Tarih, görünürde pek çok ilmi vasfa sahip
oldukları halde Kuran'ı sapkın bir biçimde yorumlayıp dalalete düşenlerin
örnekleriyle doludur. Pek çok sapkın akımın ve mezhebin kurucuları bu tür alim
gibi görünen fakat Allah Katından bir akıl ve anlayış verilmemiş kimselerdir.
Bunlar hem kendilerinin hem de kendilerine tabi olan cahil ve akılsız
kitlelerin İslam'dan uzaklaşmalarına sebep olmuşlardır.
Nitekim
Peygamberimiz (sav) zamanında, Kuran'ı anlayamayıp inkar eden Mekke
müşriklerinin durumu, Kuran'ı anlamak için yalnızca Arapça bilmenin yeterli
olmadığının da somut bir göstergesidir.
Kendi
istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi
vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır
mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından
daha şaşkın (ve aşağı) dırlar. (Furkan Suresi, 43-44)
Düşünmemek
Bu,
Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için
ayetleri böyle birer birer açıkladık. (Enam Suresi, 126)
… Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer
birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)
Kibir ve büyüklenme
Kişinin kibirli olması da Kuran'ı anlaması
karşısında çok büyük bir engeldir. Çünkü kibirli bir insan kendini herkesten
üstün gördüğü için, Kuran'a gereken tevazu ve kulluk bilinci içinde yaklaşamaz.
Kuran'da kendisine kulluğunu, acizliğini, sahip olduğu herşeyi ve her özelliği
Allah'ın verdiğini hatırlatan ayetleri görmeye tahammül edemez. Öğüt almaya,
Allah'ın emirlerine karşı boyun eğmeye, yasaklarına itaat etmeye, teslimiyetli
davranmaya yanaşamaz. Bunları kibirine ve gururuna yediremez. Tüm bunlardan
ötürü de Kuran'ı, kibir ve gurur üzerine kurulu şahsiyeti için bir engel olarak
görür. Onu yalanlayabilmek için var gücüyle mücadele eder, ayetler hakkında
alabildiğine tartışır durur. Büyüklenenlerin ayetleri anlayamayacakları
Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
Yeryüzünde
haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti
görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol
olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak
benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları
dolayısıyladır. (Araf Suresi, 146)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder