3 Mart 2014 Pazartesi

KURAN'I YANLIŞ YORUMLAMA NEDENLERİ

AKILSIZ KURAN’I NASIL YORUMLAR?

 Kuran, alemlerin Rabbi, sonsuz ilim ve güç sahibi olan Allah'tan insanlara bir rahmet olarak indirilmiştir. Allah insanlara bir kitap göndermekle onlara lütfetmiştir. Allah'ın bu lütfuna samimiyet, minnettarlık ve şükür ile karşılık verenler bu davranışlarının faydasını yine kendileri görürler. Kuran'ı anlar, iman eder, ona tabi olur ve Allah'ın rahmetine girerler. Dünyada da ahirette de Allah'tan güzel bir karşılıkla mükafatlandırılırlar. Bunun aksine, art niyetli ve düşmanca bir tavırla Kuran'a yaklaşanlar ise bunun zararını yine kendileri görürler. Kuran'ı kavrayamaz, ondan istifade edemez, dünyada ve ahirette kayba uğrarlar. Ancak, ne Kuran'a ne de İslam'a bir zarar veremezler.
Kuran, her insanın rahatlıkla anlayabileceği bir kitap olarak indirilmiştir. Allah bir ayetinde, "Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi." (Yunus Suresi, 57) buyurmaktadır. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allah'a iman eden ve vicdanına uyan her insan Kuran ayetlerinden öğüt alabilir, ayetlerdeki emirleri en güzel şekilde yerine getirebilir.
Ancak nefsine uyan, Allah'ın gücünü takdir edemeyen, ahiret konusunda şüphe içinde olan insanlar, ayetleri de kendi bozuk mantıkları doğrultusunda yanlış yorumlarlar. Allah bir ayetinde Kuran'da öğüt alamayan bu insanların durumunu şöyle haber vermiştir:

Andolsun, Biz bu Kuran'da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler diye. Oysa bu, onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. (İsra Suresi, 41)

Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Kuran'ı doğru anlamak samimi olarak iman etmekle mümkündür. Allah Kuran'ı, iman edip akleden kullarının kavrayıp öğüt alabileceği apaçık bir Kitap olarak indirmiştir.
İnsanın imanı arttıkça aklı, samimiyeti ve Allah korkusu da aynı derecede artar, dolayısıyla Kuran ayetlerindeki incelikleri ve sırları daha iyi kavrar.
Henüz iman etmemiş bir kimse de, ön yargı, art niyet taşımadan samimi bir vicdanla Kuran'a yaklaştığı takdirde, onun ilahi bir kitap olduğunu kolaylıkla kavrar ve iman eder. Allah'ın ayetleri apaçık olduğu için hemen onları uygulamaya geçirir. İman ettikten sonra ise imanının derinliği, duası ve bilgisi ölçüsünde Kuran'ın sırları ve incelikleri kendisine açılır.
İman etmeyen, Allah korkusuna sahip olmayan kişiler ise Kuran'ı doğru kavrayamazlar. Anladıklarını sandıkları konuları ise yanlış anlarlar. Açık ve net ifadeleri kendilerince çelişkili olarak algılarlar. Bu tarz kişiler ne kadar zeki ne kadar bilgili ve ne kadar kültürlü olurlarsa olsunlar, Kuran'ı ne kadar araştırırlarsa araştırsınlar Yüce Rabbimiz Allah'a iman etmedikleri için akletme yeteneğinden yoksundurlar. İşte bu yüzden Kuran'ı anlayamazlar.
Kuran'a karşı, kendilerince birtakım itirazlar getiren kimselerin öne sürdükleri iddialar incelendiğinde, bunların kökeninde önemli bir anlayış ve mantık bozukluğu olduğu görülür. Kimi zaman bir ilkokul çocuğunun bile açık ve kolay biçimde kavrayabileceği ayetleri, nefislerine uyan bazı kimseler kendi düşük akıllarınca çelişkili ve anlaşılmaz zannederler. Oysa Kuran'da hiçbir çelişki yoktur. Allah Kuran'ın pek çok ayetinde inkar edenlerin Kuran'da bildirilen örnekler için, "Allah bu örnekle neyi kastetti" diyerek şaşırıp kaldıklarını, bu örnekleri anlayamadıklarını haber vermiştir.
Gerçekten de Kuran'da haber verildiği gibi inkar edenler her devirde bu örnekleri kavrayamadıklarını doğrudan ya da dolaylı olarak itiraf ederler. Bu, Kuran'ın bir mucizesidir; aynı ayeti bir mümin rahatlıkla kavrarken, inkar eden bir kimse kavrayamamaktadır. Bu da bize Kuran'ın anlaşılmasının veya anlaşılmamasının tamamen niyete bağlı olduğunu, Allah'ın dilediğine anlayış verdiği gibi, dilediğini de ayetlerinden perdelediğini göstermektedir. Bu durum bir ayette şöyle haber verilir:

Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)

İman eden, samimi, vicdanlı bir insan Kuran'daki temel imani konuları, hükümleri gayet rahat anlar ve uygular. Bir hadisinde Peygamber Efendimiz (sav)Kuran ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
Kuran, Allah Azze ve Celle'nin kelamıdır. Öyle ise Kuran sahibi, Rabbinin, yasak ettiklerini yapmamak sureti ile ona tazim (hürmet) etsin. (G. Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 227/10)
İman etmeyen, samimiyetsiz, ön yargılı bir insan ise her türlü teknik bilgiye ve mükemmel bir Arapça bilgisine sahip olsa, bir bilim dalında otorite kabul edilse yine de Kuran'ı gerektiği gibi ve doğru anlayamayabilir, çünkü böyle bir kimse en başta nefsine uymaktadır. Bu yüzden de akletme yeteneğinden yoksundur. Akledemediği için de Kuran ayetlerini yanlış anlar, ayetler hakkında çarpık ve akılsızca yorumlar yapar.
Bu kitapta, akledemeyen bu tür kişilerin, Kuran'ı yanlış yorumlamalarının nedenleri ele alınmakta, bunların ayetler hakkında yaptıkları akılsızca yorumlardan ve itirazlardan çeşitli örnekler incelenmekte ve bunların tamamının cevapları verilmektedir. Bu kişilerin Kuran ayetleri hakkında getirdikleri itirazlardan yola çıkılarak, akılsızlıkları, yargılarındaki ve mantık örgülerindeki bozukluklar ortaya konmaktadır.

KURAN'I YANLIŞ
YORUMLAMA NEDENLERİ

 Ön yargı, art niyet ve
samimiyetsizlik

Kuran okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kuran'da sadece Rabbini "bir ve tek" (ilah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 45-46)

Müteşabih ayetlerle muhkem
ayetleri karıştırmak

Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Al-i İmran Suresi, 7)

Kuran'ı yorumlamayı bilmemek

Kuran insanlar için gereken her türlü bilgiyi içinde barındıran mucizevi bir kitaptır. Bu da Kuran'daki sonsuz ilahi hikmetten kaynaklanır. Belirli sayıdaki ayetlerin içine sınırsız bir ilim, üstün bir hikmetle yerleştirilmiştir. Ayetler kendi içlerinde zahiri, batıni, iç içe geçmiş ve katlanmış pek çok anlam içerdikleri gibi ayetlerin birbirleri arasındaki bağlantılardan da sayısız anlamlar çıkar. Kimi zaman tek bir ayetin açıklaması bile müstakil bir kitap konusu olabilir. Bu sebeple, Kuran'ı yorumlamak için herşeyden önce Kuran'ın geneline hakim olmak şarttır.
Ayetleri doğru yorumlayabilmek, asıl manayı anlayabilmek için, Kuran'ın geneline hakim olmanın yanı sıra, İslam alimlerinin bu konuda izledikleri yolları da bilmek gereklidir. Bu yolların en önemlilerinden biri, bir ayeti Kuran'da bulunduğu yere göre değerlendirmektir. Kuran'da çoğu zaman bir ayetin anlamı o ayetin içinde geçtiği konu bütünlüğünden anlaşılır.

 Allah Katından bir akıl ve
anlayış verilmemesi

Kuran'ın anlaşılması için Allah Katından özel bir akıl, anlayış ve kavrayış verilmiş olması gerektiği, Allah'ın Kuran ayetlerinde bildirdiği bir gerçektir. Kuran'ın tümünü bilmek, doğru yorumlayabilmek ve Arapça bilgisine sahip olmak Kuran'ı anlamada gereken özelliklerdir. Fakat tüm bu özelliklere sahip olmakla birlikte Yüce Allah'ın anlayış vermemesi, kişinin Kuran'dan hiçbir nasibi olmamasına neden olur. Bu nedenle yalnızca teknik birtakım özelliklere sahip olmak Kuran'ı gereği gibi anlayıp yorumlamada yeterli değildir. Tarih, görünürde pek çok ilmi vasfa sahip oldukları halde Kuran'ı sapkın bir biçimde yorumlayıp dalalete düşenlerin örnekleriyle doludur. Pek çok sapkın akımın ve mezhebin kurucuları bu tür alim gibi görünen fakat Allah Katından bir akıl ve anlayış verilmemiş kimselerdir. Bunlar hem kendilerinin hem de kendilerine tabi olan cahil ve akılsız kitlelerin İslam'dan uzaklaşmalarına sebep olmuşlardır.
Nitekim Peygamberimiz (sav) zamanında, Kuran'ı anlayamayıp inkar eden Mekke müşriklerinin durumu, Kuran'ı anlamak için yalnızca Arapça bilmenin yeterli olmadığının da somut bir göstergesidir.

Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar. (Furkan Suresi, 43-44)

Düşünmemek

Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıkladık. (Enam Suresi, 126)

… Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)

 
Kibir ve büyüklenme

Kişinin kibirli olması da Kuran'ı anlaması karşısında çok büyük bir engeldir. Çünkü kibirli bir insan kendini herkesten üstün gördüğü için, Kuran'a gereken tevazu ve kulluk bilinci içinde yaklaşamaz. Kuran'da kendisine kulluğunu, acizliğini, sahip olduğu herşeyi ve her özelliği Allah'ın verdiğini hatırlatan ayetleri görmeye tahammül edemez. Öğüt almaya, Allah'ın emirlerine karşı boyun eğmeye, yasaklarına itaat etmeye, teslimiyetli davranmaya yanaşamaz. Bunları kibirine ve gururuna yediremez. Tüm bunlardan ötürü de Kuran'ı, kibir ve gurur üzerine kurulu şahsiyeti için bir engel olarak görür. Onu yalanlayabilmek için var gücüyle mücadele eder, ayetler hakkında alabildiğine tartışır durur. Büyüklenenlerin ayetleri anlayamayacakları Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır. (Araf Suresi, 146)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder