İnsanlar,
yolda gördüğü hayvanlara yiyecek vererek, komşularıyla iyi geçinerek, "iyi
insan" olarak tanınabilirler. Bunlar tabi ki çok güzel davranışlardır.
Ancak cehennemdeki sonsuz azaptan kurtulmanın, Allah'ın rızasını ve rahmetini
kazanmanın yolu "iyi insan" olarak tanınmak değil, Allah'ın Kuran'da
tarif ettiği şekilde salih bir mümin olmaktır.
Başta
da belirttiğimiz gibi, Yüce Rabbimiz’e tam olarak teslim olmayan ve İslam
ahlakının gereklerini yerine getirmeyen bir insan için "kalp
temizliği"nden söz edilemez. "Benim kalbim
temiz, din ahlakının gereklerini tam olarak yerine getirmesem de olur" mantığıyla yaşayanlar ve bunu ısrarla devam ettirenler, kendilerince insanları aldattıklarını sanabilirler, oysa yalnızca kendilerini aldatmaktadırlar. Bu ifade ancak, Kuran ahlakının gereklerini uygulamaktan kaçınan ve yanlış bir yaşam tarzını Müslümanlık olarak göstermeye çalışan bir insanın yanlış zihniyetidir. Bu samimiyetsiz tavırların asla kabul görmesi mümkün değildir. Çünkü Allah kalplerin özünde saklı olanları bilendir. Bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
…
Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi,
119)
Kuran
ahlakını yaşamak, insanı dünyevi değerlere ve diğer insanlara duyulan her türlü
bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturur. Bu üstün ahlaka sahip bir mümin, insanların
değil, Allah’ın rızasını gözetir. Yalnızca Allah’tan korkar, herşeyin O’nun
kontrolünde olduğunu bilir. Bu korku onu Allah’ın sınırlarını titizlikle
korumaya yöneltir, nefsinin öne sürdüğü tüm bahaneleri susturur. Kuran
ahlakının temeli de zaten Allah’a duyulan saygı dolu korku ve O’nun rızasını kazanmaya
yönelik gösterilen ciddi çabadır. Yüce Allah bu gerçeği şöyle bildirmiştir:
"Binasının
temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa
binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de
cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet
vermez. " (Tevbe Suresi, 109)
Bu
yaşam biçimi kişiyi manen zincirleyen "sahte ilah"ların boyunduruğundan
kurtarıp her şeye gücü yeten, sonsuz akıl ve güzellik sahibi, her şeyi kontrolü
altında bulunduran, sonsuz şefkat ve adalet sahibi olan Allah'a yaklaştırır.
“Yeryüzünde
olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp
saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminleyalan söylerler.'” (Enam Suresi, 116)
Peygamberimiz
(s.a.v.), insanları en şerefli ve güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış,
insanların dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için gayret
etmiştir. Efendimiz (s.a.v.), hadis-i şerifinde de bu gerçeği çok net bir
biçimde belirtmiştir: "Muhakkak ki, en güzel söz Allah'ın Kitabıdır. En
güzel yol da Muhammed'in yoludur."(Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i
Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ
Yayınları, Ankara, s.338)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder