MÜNAFIKLAR
İnsanlardan
öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe i
man
ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
(Sözde)
Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar,
yalnızca
kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
Kalplerinde
hastalık vardır. Allah da hastalıklarını
arttırmıştır.
Yalan söylemekte olduklarından dolayı,
onlar için
acı bir azab vardır.
(Bakara
Suresi, 8-10)
MÜMİN
TOPLULUĞUNUN İÇİNDEN
ÇIKARLAR
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler,
sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir
şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye
kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene
ise büyük bir azab vardır. (Nur Suresi, 11)
Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir;
sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin
özünde saklı duranı bilendir. (Teğabün Suresi, 4)
ALLAH’A
İMAN ETMEZLER
İnsanlardan öyleleri vardır ki: “Biz
Allah’a ve ahiret gününe iman ettik” derler; oysa inanmış değillerdir. (Bakara
Suresi, 8)
Bir sûre indirildiğinde onlardan bazısı:
“Bu, hanginizin imanını arttırdı?” der. Ancak iman edenlere gelince; onların
imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. (Tevbe Suresi, 124)
İman edenlerle karşılaştıkları zaman:
“İman ettik” derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki:
“Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz.” (Bakara
Suresi, 14)
KURAN’I
ANLAMAZLAR
Bir sûre indirildiğinde, bazısı bazısına
bakar (ve): “Sizi bir kimse görüyor mu?” (der.) Sonra sırt çevirir giderler.
Gerçekten onlar, kavramayan bir topluluk olmaları dolayısıyla, Allah onların
kalblerini çevirmiştir. (Tevbe Suresi, 127)
Bu, onların iman etmeleri sonra inkâr
etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık
onlar kavrayamazlar. (Münafikun Suresi, 3)
"Ey Şuayb" dediler. "Senin
söylediklerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz'. Doğrusu biz seni içimizde
zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın-çevren olmasaydı, gerçekten seni taşa
tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin." (Hud Suresi,
91)
AHİRET
HAKKINDA
KUŞKU
İÇİNDEDİRLER
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine
kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi
sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)
KURAN’I
ÇARPIK YORUMLARLAR
Sana Kitabı indiren
O’dur. O’ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem’dir;
diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve
olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun
tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: “Biz ona inandık,
tümü Rabbimizin Katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt
alıp-düşünmez. (Al-i İmran Suresi, 7)
BAZILARI
İMANDAN SONRA
KÜFRE
SAPMIŞLARDIR
Bu, onların iman etmeleri sonra inkâr
etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık
onlar kavrayamazlar. (Münafikun Suresi, 3)
Allah’a and içiyorlar ki (o inkâr sözünü)
söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkâr sözünü söylemişlerdir ve
İslamlıklarından sonra inkâra sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye
yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah’ın ve
elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer
tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları
dünyada da, ahirette de acı bir azabla azablandırır. Onlar için yeryüzünde bir
koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur. (Tevbe Suresi, 74)
Onlara sorarsan, andolsun: “Biz dalmış,
oyalanıyorduk” derler. De ki: “Allah ile, O’nun ayetleriyle ve elçisiyle mi
alay ediyordunuz?” Özür belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkâra saptınız.
Sizden bir topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar
olmaları nedeniyle azablandıracağız. (Tevbe Suresi, 65-66)
Kim imanından sonra Allah'a (karşı)
inkara sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında
zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazab
vardır ve büyük azab onlarındır. (Nahl Suresi, 106)
İMAN
ETMEDİKLERİ HALDE MÜMİN
OLDUKLARI
İZLENİMİNİ
UYANDIRMAK
İSTERLER
İman edenlerle karşılaştıkları zaman:
“İman ettik” derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki:
“Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz.” (Bakara
Suresi, 14)
Münafıklar sana geldikleri zaman: “Biz
gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah’ın elçisisin” dediler.
Allah da bilir ki sen elbette O’nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların
yalan söylediklerine şahidlik eder. (Münafikun Suresi, 1)
İnsanlardan öyleleri vardır ki: “Biz
Allah’a ve ahiret gününe iman ettik” derler; oysa inanmış değillerdir. (Bakara
Suresi, 8)
ALLAH’I VE
MÜMİNLERİ
ALDATMAYA
ÇALIŞIRLAR
(Sözde) Allah’ı ve iman edenleri
aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlarlar ve şuurunda
değiller. (Bakara Suresi, 9)
Gerçekten sizden olduklarına dair Allah
adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan
bir topluluktur. (Tevbe Suresi, 56)
KALPLERİNDE
OLMAYANI SÖYLERLER
İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün,
size isabet eden ancak Allah’ın izniyle idi. (Bu, Allah’ın) mü’minleri
ayırdetmesi; Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: “Gelin,
Allah’ın yolunda savaşın ya da savunma yapın” denildiğinde, “Biz savaşmayı
bilseydik elbette sizi izlerdik” dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha
yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların
gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-i İmran Suresi, 166-167)
MÜMİNLERİN
DÜŞMANIDIRLAR
Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara
karşı cehd et (çaba harca) ve onlara karşı ‘sert ve caydırıcı’ davran. Onların
barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o. (Tahrim Suresi, 9)
İNKAR
EDENLERİ DOST VE
SIRDAŞ
EDİNİRLER
Münafıklık edenleri görmüyor musun ki,
Kitap Ehlinden inkâr eden kardeşlerine derler ki: “Andolsun, eğer siz
(yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız
ve size karşı olan hiç kimseye, hiç bir zaman itaat etmeyiz. “Eğer size karşı
savaşılırsa elbette size yardım ederiz.” Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki
onlar, gerçekten yalancıdırlar. (Haşr Suresi, 11)
Onlar, mü’minleri bırakıp kafirleri
dostlar (veliler) edinirler. ‘Kuvvet ve onuru (izzeti)’ onların yanında mı
arıyorlar? Şüphesiz, ‘bütün kuvvet ve onur,’ Allah’ındır. (Nisa Suresi, 139)
Onlardan çoğunun inkâra sapanlarla
dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey
ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azabda ebedi kalacaklardır. (Maide
Suresi, 80)
İNKAR
EDENLERLE MÜMİNLERE KARŞI
İŞBİRLİĞİ
İÇİNDEDİRLER
İşte böyle; çünkü gerçekten onlar,
Allah’ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki: “Size bazı işlerde itaat
edeceğiz.” Oysa Allah, sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor.
(Muhammed Suresi, 26)
Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde
ağızlarıyla “İnandık” diyenlerle Yahudiler’den küfür içinde çaba harcayanlar
seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına
kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan
sonra saptırırlar, “Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının”
derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah’tan
hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah’ın kalplerini arıtmak
istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük
bir azab vardır. (Maide Suresi, 41)
ŞEYTANIN
ETKİSİ
ALTINDADIRLAR
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır;
böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta
kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
ŞEYTAN'IN
DOSTUDURLAR
İman edenler Allah yolunda savaşırlar;
inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla
savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76)
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır;
böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta
kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
ALLAH’I,
YAPTIKLARI KÖTÜLÜKLERDEN
HABERSİZ
SANIRLAR
‘Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’
(kulis) men’ edilip sonra men’ edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve
Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana
geldikleri zaman, seni Allah’ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi
kendilerine: “Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azab etse ya.” derler.
Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
(Mücadele Suresi, 8)
ALLAH’TAN
DEĞİL
İNSANLARDAN
KORKARLAR
Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin,
namazı kılın, zekatı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine
yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah’tan korkar gibi- hatta daha
da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: “Rabbimiz, ne diye savaşı
üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De
ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz
‘bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar’ bile haksızlığa
uğratılmayacaksİnız.” (Nisa Suresi, 77)
Herhalde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık
uyandırma bakımından' siz, Allah'tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların
'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 13)
ALLAH’IN
DEĞİL, İNSANLARIN
RIZASINI
GÖZETİRLER
Kendilerinden hoşnut olmanız için size
yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar
topluluğundan hoşnut olmaz. (Tevbe Suresi, 96)
Sizi hoşnut kılmak için Allah’a yemin
ederler; oysa mü’min iseler, hoşnut kılınmaya Allah ve elçisi daha layıktır.
(Tevbe Suresi, 62)
ALLAH
YOLUNDA MÜCADELE ETMEKTEN
BAHANELER
SÜREREK UZAK DURURLAR
Oysa andolsun, daha önce ‘arkalarını
dönüp kaçmayacaklarına’ dair Allah’a söz vermişlerdi; Allah’a verilen söz
(ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahzab Suresi, 15)
Eğer gerçekten biz, onlara: “Kendinizi
öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, onlardan az bir
bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine
getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu. (Nisa
Suresi, 66)
Münafıklık yapanları da belirtmesi
içindi. Onlara: “Gelin, Allah’ın yolunda savaşın ya da savunma yapın”
denildiğinde, “Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik” dediler. O gün
onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla
söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-i İmran
Suresi, 167)
Onlardan bir grup da hani şöyle demişti:
“Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde
dönün.” Onlardan bir topluluk da: “Gerçekten evlerimiz açıktır” diye
Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca
kaçmak istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)
Bedevilerden geride bırakılanlar, sana
diyecekler ki: “Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim
için mağfiret dile.” Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De
ki: “Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa,
sizin için Allah’a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah
yaptıklarınızı haber alandır.” (Fetih Suresi, 11)
Gerçekten Allah,
içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: “Bize gelin” diyenleri bilir. Bunlar,
pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler. (Ahzab Suresi, 18)
Bedevilerden özür belirtenler,
kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah’a ve elçisine yalan söyleyenler
de oturup kaldı. Onlardan inkâr edenlere pek acı bir azab isabet edecektir.
(Tevbe Suresi, 90)
Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki,
zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar
geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini
mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler. (Tevbe Suresi, 93)
Allah’ın elçisine
muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah
yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi çirkin görerek: “Bu sıcakta
(savaşa) çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşinin sıcaklığı daha
şiddetlidir.” Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
MÜCADELEDEN
GERİ
KALMAKTAN
SEVİNÇ DUYARLAR
Allah’ın elçisine
muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah
yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi çirkin görerek: “Bu sıcakta
(savaşa) çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşinin sıcaklığı daha
şiddetlidir.” Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
ALLAH’I
ÇOK AZ ANARLAR
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah’ı
aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce
kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar. (Nisa
Suresi, 142)
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır;
böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın
fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta
kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
ALLAH’IN
ANILMASINDAN
RAHATSIZ
OLURLAR
Onlara karşı apaçık
olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkâr edenlerin yüzlerindeki ‘red ve
inkarı’ tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın
üzerine çullanıverecekler. De ki: “Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim
mi? Ateş... Allah, onu inkâr edenlere va’detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir
duraktır.” (Hac Suresi, 72)
ALLAH’IN
BEĞENDİKLERİNİ
ÇİRKİN
GÖRÜRLER
“Andolsun, size hakkı getirdik, fakat
sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz.” (Zuhruf Suresi, 78)
İşte böyle; çünkü gerçekten onlar,
Allah’ı gazablandıran şeye uydular ve O’nu razı edecek şeyleri çirkin
karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi,
28)
Allah’ın elçisine muhalif olarak
(savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda
mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi çirkin görerek: “Bu sıcakta (savaşa)
çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir.” Bir
kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81
İSTEKSİZCE
İBADET EDERLER
İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü
engelleyen şey, Allah’ı ve elçisini tanımamaları, namaza ancak isteksizce
gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir. (Tevbe Suresi, 54)
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah’ı
aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman,
isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az
anarlar. (Nisa Suresi, 142)
GÖSTERİŞ
İÇİN İBADET EDERLER
Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş
olsun diye infak ederler, Allah’a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime
arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. (Nisa Suresi, 38)
İNFAK EDEN
MÜMİNLERİ ALAYA ALIRLAR
Sadakalar konusunda, mü’minlerden ek
bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları
yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır
ve onlar için acı bir azab vardır. (Tevbe Suresi, 79)
ZOR
İŞLERDEN KAÇARLAR,
KOLAY
İŞLERİ KABUL EDERLER
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı
onarmayı, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cehd edenin
(yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah
zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 19)
MÜMİNLERDEN
ELLERİNDEN GELDİĞİ
KADAR UZAK
DURMAYA ÇALIŞIRLAR
Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve elçiye
gelin” denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını
görürsün. (Nisa Suresi, 61)
MÜMİNLERE
EZİYET
ETMEYE
ÇALIŞIRLAR
Kafirlere ve münafıklara itaat etme,
eziyetlerine aldırma ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (Ahzab
Suresi, 48)
MÜMİNLERE
KARŞI
NEFRETLE
DOLUDURLAR
Ey iman edenler, sizden olmayanları
sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir
sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa
vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi
açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Al-i İmran Suresi, 118)
Ey iman edenler, sizden olmayanları
sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir
sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa
vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi
açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Al-i İmran Suresi, 118)
Sizler, işte böylesiniz; onları
seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar
sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına
kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını
ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin
özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 119)
ÖZELLİKLE
PEYGAMBERLERE
KİN VE
ÖFKE DUYARLAR
Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de
ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve
kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer
teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık
sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir. (Al-i
İmran Suresi, 20)
Eğer seninle mücadeleye girişirlerse, de
ki: “Allah, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir.” (Hac Suresi, 68)
(Bundan başka bu mallar,) Hicret eden
fakirleredir ki, onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah’a ve
O’nun Resûlü’ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından
sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır. (Haşr Suresi,
8)
Yeminlerini bozan, elçiyi (yurdundan)
sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz
mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, Kendisi'nden korkmanıza
Allah daha layıktır. (Tevbe Suresi, 13)
İTAAT ÇOK
AĞIRLARINA GİDER
Eğer hak lehlerinde ise, ona boyun eğerek
gelirler. (Nur Suresi, 49)
Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve
Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir. (Nur Suresi, 48)
Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi
gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu yalanladılar. Böylece biz de
onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları
(tarihin anlatıp aktardığı) bir olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım
olsun. (Mü’minun, 44)
MÜMİN
TOPLULUĞUNUN
DAĞILMASINI
İSTERLER
Onlar ki: “Allah’ın Resûlü yanında
bulunanlara hiç bir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler,”
derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Ancak münafıklar
kavramıyorlar. (Münafikun Suresi, 7)
MÜMİNLERİN
ARASINDAYKEN
YALAN
HABER YAYMAYA ÇALIŞIRLAR
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler,
sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir
şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye
kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene
ise büyük bir azab vardır. Onu işittiğiniz zaman, erkek mü’minler ile kadın
mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: “Bu, açıkca
uydurulmuş iftira bir sözdür” demeleri gerekmez miydi? (Nur Suresi, 11-12)
MÜMİNLERİN
ZOR DURUMA
DÜŞMELERİNİ
İSTERLER
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar,
size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve
sakınırsanız, onların ‘hileli düzenleri’ size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz,
Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran Suresi, 120)
MÜMİNLERİN
ZENGİN
OLMALARINI
İSTEMEZLER
Onlar ki: “Allah’ın Resûlü yanında
bulunanlara hiç bir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler,”
derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Ancak münafıklar
kavramıyorlar. (Münafikun Suresi, 7)
MÜMİNLERE
ZARAR VERMEK
İÇİN
MESKEN EDİNİRLER
Zarar vermek, inkârı (pekiştirmek),
mü’minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah’a ve elçisine karşı savaşanı
gözlemek için mescid edinenler ve: “Biz iyilikten başka bir şey istemedik” diye
yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik
etmektedir. Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiç bir zaman durma. Daha ilk
gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer
işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır.
Allah arınanları sever. (Tevbe Suresi, 107-108)
MÜMİNLERE
İYİLİK
İSABET
EDİNCE ÜZÜLÜRLER
Sana iyilik dokunursa, bu onları
fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: “Biz önceden tedbirimizi almıştık”
derler ve sevinç içinde dönüp giderler. (Tevbe Suresi, 50)
GİZLİ
TOPLANIP MÜMİNLERE KARŞI İSYAN
VE
DÜŞMANLIK PLANLARI KURARLAR
‘Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’
(kulis) men’ edilip sonra men’ edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve
Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana
geldikleri zaman, seni Allah’ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi
kendilerine: “Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azab etse ya.” derler.
Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
(Mücadele Suresi, 8)
Onlar, insanlardan
gizlerler de Allah’tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak)
hoşnut olmayacağı şeyi ‘geceleri düzenleyip kurarlarken,’ onlarla beraberdir.
Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisa Suresi, 108)
MÜMİNLERİN
YANINDAYKEN ONLARI
HOŞNUT
ETMEYE ÇALIŞIRLAR
Münafıklar sana geldikleri zaman: “Biz
gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah’ın elçisisin” dediler.
Allah da bilir ki sen elbette O’nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların
yalan söylediklerine şahidlik eder. (Münafikun Suresi, 1)
Onlara geri
döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: “Özür belirtmeyiniz, size kesin
olarak inanmıyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı
Allah görecektir, O’nun elçisi de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de
bilen’e döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecektir.” Onlara
geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah’a and içecekler. Artık
siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir
cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir. Kendilerinden hoşnut olmanız için
size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar
topluluğundan hoşnut olmaz. (Tevbe Suresi, 94-96)
Sizi hoşnut kılmak için Allah’a yemin
ederler; oysa mü’min iseler, hoşnut kılınmaya Allah ve elçisi daha layıktır.
(Tevbe Suresi, 62)
MÜMİNLERİ
KARALAMAYA ÇALIŞIRLAR
Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size
düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin
inkâr etmenizi içten arzu etmişlerdir. (Mümtehine Suresi, 2)
MÜMİNLERİN
ARKALARINDAN
ONLARI
ALAYA ALIRLAR
Onlar, siz birbirinizi namaza
çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl
erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır. (Maide Suresi, 58)
Sadakalar konusunda, mü’minlerden ek
bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları
yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır
ve onlar için acı bir azab vardır. (Tevbe Suresi, 79)
İman edenlerle karşılaştıkları zaman:
“İman ettik” derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki:
“Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz.” (Bakara
Suresi, 14)
Onlara sorarsan, andolsun: “Biz dalmış,
oyalanıyorduk” derler. De ki: “Allah ile, O’nun ayetleriyle ve elçisiyle mi
alay ediyordunuz?” (Tevbe Suresi, 65)
Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman,
alay konusu edinir. İşte onlar için aşağılatıcı bir azab vardır. (Casiye
Suresi, 9)
MÜMİNLERİN
YANILGI İÇİNDE
OLDUKLARI
KANAATİNDEDİRLER
Münafıklar ve
kalblerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: “Bunları (müslümanları) dinleri
aldattı.” Oysa kim Allah’a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü
olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına
vurarak: “Yakıcı azabı tadın” diye o inkâr edenlerin canlarını alırken
görmelisin. Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa
şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir. (Enfal Suresi, 49-51)
Ve (yine) kendilerine: “İnsanların iman
ettiği gibi siz de iman edin” denildiğinde: “Düşük akıllıların iman ettiği gibi
mi iman edelim?” derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir;
ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)
MÜMİNLERİ
DE ALLAH YOLUNDA
MÜCADELEDEN
ALIKOYMAK İSTERLER
Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları
ve kardeşlerine: “Bize gelin” diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında
zorlu-savaşlara gelmezler. (Ahzab Suresi, 18)
Onlardan bir grup da hani şöyle demişti:
“Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde
dönün.” Onlardan bir topluluk da: “Gerçekten evlerimiz açıktır” diye
Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca
kaçmak istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)
Allah’ın elçisine muhalif olarak
(savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda
mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi (çaba harcamayı) çirkin görerek: “Bu
sıcakta (savaşa) çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşinin sıcaklığı daha
şiddetlidir.” Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size
düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin
inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir. (Mümtehine Suresi, 2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder