4 Şubat 2014 Salı

HEDEFİNİZ ‘KALİTELİ BİR MÜMİN’ OLARAK YAŞAMAK OLSUN


Her şey aynı, hayat tekrardan ibaret mi zannediyoruz?

“Bir ev hanımı her gün aynı işi yapar” diyenler ya da “hep aynı işi yapıyorum” diyenler. “Her gün aynı” diyenler. Her gün aynı mı gerçekten?

Saat aynı mı? Gün aynı mı? Ay aynı mı? Peki yıl? Araya gece girdiği için mi diğer gün ayrı gün yahut aynı gün? Hayır. Hiçbir an aynı değil. Yaşlandığımız gerçeğinden de bunu görebiliriz. Madem beden yaşlanıyor, farklılık gösteriyor, demek ki hiçbir an aynı değil. Biz öğretilmiş bilgilerle ülfet perdesinden kurtulamıyoruz. Yani alışkanlık.

 Halbuki, Kuran ahlakıyla donandığında insan her anın ayrı özel yaratıldığını fark edebilir. Mesela, “bugün çok bereketli güzel gündü” dediğimizi düşünelim. İşte, “dün daha boştu sanki” dediğimizi. Neye göre? Eski ezber bilgilere göre. Halbuki, Allah her anı hikmetle hayırla yaratığını Kuran’da söylüyor. Biraz bakışımızı değiştirdiğimizde görürüz ki, bizim bereketli dediğimiz gün ya da olay, bizim hikmetini peşin gördüğümüz ve biraz anlayabildiğimiz için bize öyle gelir. Oysa diğer her gün ya da an, yine hayırla hikmetle yaratıldı. Sadece biz o an hikmetini fark edemediğimiz ya da anlayamadığımız için boş ya da anlamsız gibi gelmiş olabilir.

Örneğin, ocağa yemeği koydunuz, elinize de bir kahve aldınız. Mutfaktan çıktınız ve az sonra baktınız kahvenin şekerini unutmuşsunuz. Şeker almaya gittiğinizde bakarsınız ki ocağı açık ve üstünde yemeği unutmuşsunuz. Şimdi, o şekeri unuttuğunuz için sevindiniz değil mi? Çünkü bu peşin gösterilen hikmetti. Peki ya yansaydı hemen isyan mı edecektik? Mümine yakışan mutlaka bir hayır görmek, olsa olsa dikkat konusunda kendini geliştirmek için Allah’a dua etmektir. Yani yine anladık ki Allah’tır her anın sahibi.
Kısacası, böyle göze çarpan ya da öğretilmiş bazı olayları imtihan zannederken, “an”lardaki imtihanı kaçırıyor olabiliriz.

Her an, her olay, her şey hikmetle yaratıldığı Kuran’da şöyle bildirilir:

Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. (Duhan Suresi / 39)

Ülfetten kurtulup, her anı yeniden fark etmeye niyet eder ve her gördüğümüzü Kuran’la değerlendirirsek hem ibadet etmiş olacağız. Hem de her an Allah’ı anma ve hayatın heyecanını yaşama nimetine ermiş olacağız, inşaAllah.

Bir hanım şöyle bir düşünse; çocukları ayrı bir fert, onlar kendi kaderi için dışarı çıkıyor ve yaşadıklarını kendi kaderinde yaşıyor. Eşi; yine kendi kaderi için hayatının her anını yaşıyor. Bizim eşimiz ya da çocuklarımız olmakla bize ait ve kaderleri de bize bağlı değil. Allah birbirimize emanet olarak vermiş ve ancak emanet derecesinde sahiplenebiliriz. Koruyup kollama dairesinde. Diğer yanda herkes ayrı fert:

Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. (En'am Suresi / 94)

Herkes kendi için özel yaratılan dünyasında imtihanını görüyor. O zaman bir ev hanımı; “Allah bana sıcak bir yuva, nereye elimi uzatsam bir nimet, her türlü cihazatla donanmış bir mekan, yani küçük bir cennet numunesi vermiş” diye düşünmeli. Öyleyse, Allah için kendini adamış ve Allah için yaşayan bir insan bu güzel cennetvari hayatını da “nasıl Allah yolunda kullanırım” diye düşünür. Allah mutlaka samimi olan için bir yol gösterecektir.

Eğer bir sıkıntı varsa kesinlikle tam iman edememiş, Allah’a gereği gibi teslim olamamış, kaderini tam anlayamamış demektir.

Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (Maide Suresi / 119)

Ayeti gereğince, Allah’ın bizim için yazdığı kadere razı olacağız ki Allah da bizden razı olsun. Yani “ayağın taşa takılsa Allah’tan bil” derler de hakkıyla düşünmezler’ den  olmayalım. Her ne olursa ama her ne olursa olsun hayatımızda her an her saniye Allah’ın yarattığına inanıyorsak ve hala sıkıntılarımız varsa bir daha samimi olarak düşünmekte hemen acele etmeliyiz.

Beğendiğimiz, hayran olduğumuz, özendiğimiz her insanı ve işi de Allah yarattı. Bize de bu şekilde hayat belirlediyse, “Herkesin bir yaratılış hikmeti vardır. Herkesin yaratılış hikmeti başka başkadır” diyor şeyhlerin sultanı. “Minicik bir toz tanesini kaderle yaratan Rabbim beni de elbette bir hikmetle yarattı. Öyleyse kaderimi sorgulamaya haşa haddim olabilir mi?”

Yapacağım tek görev KUL (abd=köle) olabilmek. Köleliğimin farkına varabilirsem Efendimin de sözlerine gönülden kulak verebilirim. Efendisine karşı gelen köle ne durumdadır?

“Ben bir şey yapamıyorum” diyen kişilerin her işini Allah’ın yaptırdığını unutmuş olmalarıdır. Bizden istenen:

De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?   (Furkan Suresi / 77)

DUA BİR ÇABADIR. Yapılan her hareket, her anlık eylem Allah’tan razı olunduğu takdirde ibadete dönüşecek ve kişiyi kulluk şerefine erdirecektir, inşaAllah.

Allah insana daha bu dünyada her istediğini vermiş ve vereceklerine de şahit tutmuştur. Çünkü “verdik” diyor. Ya bizzat dünya da vermiş ya da ahirette mutlaka verecektir. “Allah vaadinden dönmez.” “Dua ettiğinde dua edenin duasına cevap veririm” diyor Allah. Mutlaka vereceğinin bir göstergesi değil mi?

Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi / 34)

Şimdi hangi düşünceyle isyan, hüzün, sıkıntı, kaygı vs. duyacağız?

Cahiliye ezberlerini bırakıp, Hak olan yol göstericiyle, şuurlu bir mümin olarak Kuran kılavuzuyla yaşayacağız. Kaliteli hayat ve daha dünyada cenneti yaşayacağız, inşaAllah.  

Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o,dosdoğru olan bir yola iletilmiştir. (Ali İmran Suresi / 101)









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder