Mehdiyet kutlu yoldur ki,
Allah’ın müminlere Kuran’da vaad ettiği ve inanan kulları için murat ettiğidir.
İnsan Allah’ın hidayetiyle bu kutlu yola canla başla gönlünü koyduğunda tüm
geçmiş hayatını bir kenara bırakıp arı-duru bir İslam anlayışıyla Kuran
talebesi olarak yepyeni, katıksız, dini yalnızca Allah için, halis olarak yoluna devam etmeli. Bugüne
kadar hayatını ‘insanlar ne der, eşim ne der, toplum ne der’ diyerek yaşanan ve içine hiç Allah
rızasını katılmadığı işler, hizmetler hep insana zulmü getirdi. Çünkü “Allah
kuluna zulmetmez, insanlar kendilerine zulmeder ayeti gereği musibetleri kişi
kendi ister. Aşkı, sevgiyi, takdiri, iyi davranılmayı hep insanlar ölçüsünde
yaşamıştır. Dolayısıyla aşkı veren Allah’tı, rızkı veren Allah’tı, mekanı,
malı-mülkü ve daha her şeyi Allah vermiş ve veriyor. Veren eli görmeyince elle
verilen de zaman zaman kişiye ihanet gibi geldi, musibeti fark edemez, kaderi
göremeyip kişilere kırılır, kızar hep haklı kendisidir. Hep ihanete uğramıştır.
Acaba hayatı vereni Allah için yaşadık mı? Acaba kaç işçimizde katıksız Allah
rızası var mıydı? Allah’ın ayette bildirdiği gibi “Dünya bir eğlence ve
oyalanma” yeriydi. Dünyanın görüntüsüne aldandı insan. “Hiç imtihan geçtiniz
mi?” demişti bir kardeşimiz. İmtihan olarak hangi görüntüyü algıladık?
Öğretilmiş bilgilerle dünyayı değerlendirdik ve bu şekilde yaşanacağına inandık.
Kuran’ı okuyup Hak olan hayatla tanışınca baktık ki “Allah kuluna zulmetmez”
fark ettik, biz kendi kendimize zulmetmişiz.
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını,yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi / 97)
Allah’ın en büyük nimeti
İman ve ardından verdiği hidayetle yaşanması gerektiğini yine Kuran’la
anlıyoruz. Şimdi hemen şu an Allah için yaşamak ve zaten Allah için olan
hayatımızı şuurlu olarak Allah’a adayıp bu şaşmaz istikamette devam etme
kararını kesin almalıyız.
Bugüne kadar ‘ben yaptım,
ben çalıştım hak ettim, ben kazandım’ demiş olabiliriz. Verenin bizi yaratan
Rabbimiz olduğunu ne kadar fark ettik? Veren de O, alan da O’ydu. Allah
ayetlerinde:
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren
O'dur;" (Şuara Suresi /
78)
"Bana yediren ve içiren O'dur;" (Şuara Suresi / 79)
"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" (Şuara Suresi / 80)
"Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da
O'dur," (Şuara Suresi /
81)
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını
umduğum da O'dur;" (Şuara
Suresi / 82)
Tüm yaratılanların adeta
bizim için özel yaratıldığını, elimizde bir Kuran bir biz olarak yaşamamız
gerektiğini yine Kuran’la anlamaya çalışıyoruz inşaAllah. Ve karşılaştığımız
her an her durumun özel yaratıldığını ve nasıl davranacağımız ise Kuran’la bize
bildirilmiş elhamdülillah. İnsan karakterleri, mümin, müşrik, münafık, kafir,
şeytan özellikleri hepsi Yüce yaratıcımız Allah tarafından en mükemmel şekilde
bize bildirilmiş.
"Rabbimiz, biz: "Rabbinize iman edin"
diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik.
Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik
yapanlarla birlikte öldür." (Ali İmran Suresi /
193)
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Yunus Suresi / 25)
Bize kendini tanıtan
Rabbimize hamdolsun. Şimdi bize düşen ise Allah’ı hakkıyla takdir edip, “İndirdiğin
her hayra muhtacım” diyerek son nefesle birlikte Allah için yaşamak, dünyaya
Allah namına bakmak, her durumda ‘Allah bizi imtihan ediyor’ diyerek Aşkı veren
Allah’a aşık sonsuz bir sevgi ve aşkla ‘razıyız Ya Rabbi’ diyebilmek inşaAllah.
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni
Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar
ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.' (En'am Suresi / 116)
Ey iman edenler, üzerinizdeki (yükümlülük) kendi
nefislerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez.
Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir. (Maide Suresi / 105)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder