12 Kasım 2014 Çarşamba

ALLAH RIZASI İÇİN YAŞANIRSA HAYAT CENNETE DÖNER



Allah Rızası İçin Yaşanırsa Hayat Cennete Döner

Allah üstün güç sahibi Yaratıcımız’dır. Allah’ın kudreti karşısında her insanın yapması gereken, kulluk görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmektir. Ancak bazı insanlar Allah rızasını kazanmak gibi bir nimetin varlığından habersiz bir yaşam sürerler. Vicdanlarına uymadan, sadece hırslarının ve tutkularının ardından giderek yaşadıkları için, tüm bu güzelliklerden mahrum kalırlar. Ve bu mahrumiyet diğer nimetlerde olduğu gibi, ahiret hayatında da Allah dilediği sürece devam edecektir. İman edenler ise Allah rızası için yaşarlar, maddi ve manevi olarak Allah tarafından en güzel nimetlerle ödüllendirilirler.

Bazı insanlar kendilerine tek hedef olarak belirledikleri dünya nimetlerini elde etmek için çok büyük bir çaba gösterirler. Zengin olmak, statü kazanmak ya da başka menfaatler için ellerinden gelen herşeyi yaparlar. Çok kısa süre içinde tümüyle ellerinden gidecek olan “az bir değer” (Tevbe Suresi, 9) uğruna büyük bir yarış içine girerler. Onlarınkinden çok daha büyük bir karşılığa, elde ettikleriyle kıyaslanması asla mümkün olmayan en büyük nimete, Allah’ın rızasına ve cennetine talip olan müminler de bu hedefleri için ciddi bir çaba gösterirler. Allah, Kuran’da, müminin bu özelliğini şöyle haber verir:

Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 18-19)

Samimi İman Eden Bir İnsan Allah Rızası ve Ahiret İçin “Ciddi Bir Çaba Göstererek” Çalışır

Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur. (Tevbe Suresi, 111)

Allah’a “malını ve canını satmış” olan bir insan, Allah yolunda karşılaşacağı hiçbir zorluktan etkilenmeyecektir. Allah rızası dışında hiçbir şeye yönelmeyecektir. Bedeni ve sahip olduğu mallar “onun” değildir ki, bunlar konusunda kendi nefsinin bencil tutkularına uysun. Bedeninin ve sahip olduğu herşeyin sahibi Allah’tır, tüm bunları O’nun istediği şekilde kullanacaktır.

Yaşamlarını dünya hayatının peşinde koşarak tüketen insanların kaybettikleri en güzel zevklerin başında, Allah’ın rızasına uygun hareket etmek gelir. Oysa ki O’nun sevgisini, dostluğunu ve yakınlığını ummanın verdiği derin heyecan dünyada hiçbir şeyle bağdaştırılamayacak kadar mükemmeldir. Bu, birçok insanın hayatları boyunca hiç farkına varamadıkları ve hiç tatmadıkları çok derin bir duygudur.

İman sahibi bir insan ibadetlerine gösterdiği titizlikle kendini belli eder:

İnançlı bir insan, Allah’ın farz kıldığı 5 vakit namaz, abdest ve oruç gibi ibadetlerini yaşamı boyunca şevkle sürdürür.

İbni Ömer (r.a.v.)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İslam beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre (2) 30; Müslim, Îmân 19-22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, Îmân 13)

 Allah’ın rızasına uygun olmayan bir tavırdan, O’na olan sevgisinden dolayı sakınır:

Allah’a olan sadakatinden ve bağlılığından taviz vermemiş olması da yine iman eden bir kimsenin kalbinde derin bir mutluluk hissi oluşmasına neden olur.

Salih bir mümin tüm hayatı boyunca, insanlar arasında Allah’ın en sevdiği, en çok hoşnut olduğu, Allah’a en yakın kişi olabilmek için çabalar. Bu çabanın ruha verdiği haz, dünyadaki hiçbir nimetten alınacak zevkle kıyaslanamaz.

Allah, Kuran’ın bir ayetinde “... Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.” (Nisa Suresi, 125) şeklinde bildirir. Mümin bir kimse, peygamberlerin ahlaklarını kendisine örnek alarak, Allah’ın Hz. İbrahim (a.s.)’a lütfettiği dostluk nimetine layık olup, Allah’ın yakınlığını kazanabilmek için tüm hayatı boyunca samimi bir çaba harcar. Allah Kuran’da iman edenlerle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” (Tevbe Suresi, 100)

Sayın Adnan Oktar diyor ki;

Mümin Allah rızası için yaşar, Allah rızası için de ölür. Allah rızası için yaşanmazsa hayat cehenneme döner. Her şey Allah rızası için olursa, o zaman hayat güzel olur. Cennet de Allah’ın rızasıyla güzel olur. (A9 TV; 25 Nisan 2014)

 İman eden bir kimse Allah’ın ayette bildirdiği insanlardan olabilmek ve Rabbimiz’i hoşnut etmek için elinden gelen herşeyi yapar:

Bu samimi çabanın ruhta oluşturduğu coşku, vicdanda uyandırdığı huzur ve güven duygusu insana çok derin bir haz verir. Tüm bu zevkler müminlerin ahirette de sonsuza dek tadacakları nimetlerdendir. Allah, iman eden kulları için ahirette de “rahmetinin, rızasının ve cennetinin” olduğunu müjdelemektedir:

De ki: “Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir.” (Al-i İmran Suresi, 15)

Mümin, Allah’ın rızasının yanında başka çıkarlar gözetmez:

İman eden bir insan, Allah’tan, rızasını, rahmetini ve cennetini umar, çünkü ayette bildirildiği üzere, “Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir ‘çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar’ bile haksızlığa uğramayacaklardır.” (Nisa Suresi, 124)

Gerçek Mutluluk Allah Rızası İçin Yaşanarak Elde Edilebilir

Zayıf imana sahip insanların hayattaki tek amaçları “bu dünya”da mutluluğu ve rahatlığı elde etmektir. Bu insanların kimi, kendine “zengin olmak” gibi bir hedef belirler. Bu hedefine ulaşmak için elinden geleni yapacak, tüm fiziki ve beyinsel gücünü zengin olmak için kullanacaktır. Kimisi de hayattaki amacını “itibar sahibi ve ünlü bir insan olmak” olarak saptar. Bunu elde etmek için de elinden gelen herşeyi yapar. Her türlü zorluğa katlanır, çeşitli fedakarlıklarda bulunur. Ama bunların hepsi, ölümle birlikte yok olacak olan, yalnızca dünya hayatına dair hedeflerdir. Hatta birçoğu henüz hayattayken de kaybedilebilir. Dahası söz konusu kimseler bu hedeflerine ulaşsalar, hayatları boyunca bu hedeflerine sahip olsalar, hatta planladıklarından çok daha fazlasını elde etseler dahi hiçbir zaman bu onları manen tatmin etmeyecek, arayışı içinde oldukları huzur, mutluluk, sevgi ve rahatlığı elde edemeyeceklerdir. Çünkü gerçek mutluluk, derin sevgi ve kalp rahatlığı ancak Allah rızası için yaşanarak samimi imanla kazanılan nimetlerdendir.

Bir insanın en yakın dostu, yegane yardımcısı ve destekçisi, asıl sevdiği ve tüm hayatını rızasını kazanmaya adadığı Rabbimiz Allah’tır. İman eden bir insan, uyandığı andan itibaren tüm vaktini Allah’ın beğeneceği bir ahlak gösterebilmek, O’nun sevgisini kazanabileceği davranışlarda bulunmak için geçirir. Allah’ın hoşnut olacağını umduğu bir tavır gösterebildiği her an, iman eden bir insan için büyük bir heyecan kaynağı ve büyük bir sevinç vesilesi olur.

Allah Yolunda “Ciddi Bir Çaba” Göstermenin Yolu Allah Rızasının En Çoğunu Aramaktadır

Samimi iman eden bir insan şirkten, Allah’tan başka hayali ilahlardan medet ummaktan, onların rızasını aramaktan ve onların boyunduruğu altına girmekten arınmıştır. O, yalnızca Allah’a kulluk eder. Allah’ın rızasını arar. Bunu “Allah yolunda ciddi bir çaba” göstererek yapar.

Mümin, önünde hepsi de meşru olan birkaç seçenek birden bulduğunda, kendisine Allah’ın rızasını en çok kazandıracağını umduğunu seçmelidir.

Allah rızasının en çoğunu aramayı kısaca şöyle tanımlayabiliriz:

Haramlar Kuran’da açıkça belirtilmiştir ve oldukça az sayıdadır. Bu belli haramların dışında, bütün fiil ve tavırlar söz konusu helal dairesi içindedir. İman eden bir insan buna göre yaşar.

Bunun yanı sıra mümine düşen, Allah’ın helal kıldığı ölçüler içinde kendi akıl ve “basiret”ini kullanarak, her zaman için Allah’ın rızasının en çoğunu aramaya yönelmektir.

Unutulmamalıdır ki; insanın, sadece nefsinin öngördüğü şekilde davranması İslam’ın temeli olan “yalnızca Allah’a kulluk etmek” amacına tümüyle aykırıdır. Dahası Allah Kuran’da nefsin arzularına göre hareket etmeyi, Kendisi’ne şirk koşmak olarak tanımlamaktadır:

Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? (Furkan Suresi, 43)

Samimi iman eden bir kişi ise, tüm varlığını, malını, canını, hayatını ve ölümünü kısacası herşeyini Allah’a adamıştır. Her tavrı Kuran’a ve vicdana uygun üstün ahlak özellikleriyle donanmıştır. Allah, iman eden insanların bu üstün özelliğini Kuran’da şöyle haber verir:

De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (Enam Suresi, 162)

Allah’ın Rızasını Arayan ve Gözeten Bir İnsan İçin Hiçbir Sıkıntı, Zorluk ve Üzüntü Yoktur

Zorluk ve sıkıntılar Allah’ın dünyada bir imtihan olarak yarattığı ve samimi kullarının tevekkül, sabır ve teslimiyetini denediği olaylardır. Bunlar, dışarıdan bakıldığında sıkıntı ve zorluk gibi görünen, içine girildiğinde ise Allah’ın kesin rahmetiyle karşılaşılan olaylardır. Allah Kuran’da, kullarına kaldırabileceklerinden fazla yük yüklemeyeceğini de bildirmiştir. Allah Kendisi’ne gereği gibi kulluk edenler için her iki hayatta da güzellik olduğunu şöyle haber vermiştir:

(Allah’tan) Sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Hayır” dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. (Nahl Suresi, 30-31)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder