30 Ağustos 2013 Cuma

Allah'ın kadrini hakkıyla takdir etmek nasıl olur?

                 




Allah'ın kadrini hakkıyla takdir etmek nasıl olur?


İnsan her gün uyandığı andan itibaren Allah'ın kendisine verdiği nimetlerle karşılaşır. Nefes alabilir, görebilir, duyabilir, düşünebilir, kalbi atar, hücreleri yenilenir. Acıkır yemek yer ve lezzet alır, güç bulur. Susar, susuzluğunu giderebilir. Konuşabilir.Bunlar Allah'ın insan için yarattığı nimetlerden sadece bir kaç tanesidir. Nimetlerin farkında olan insan için asıl önemli olan Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edebilmektir. Çünkü Allah şanı çok yüce olandır, herşeyin sahibidir, yaratıcısıdır. Allah'ı üstün sıfatlarıyla düşünerek, tanımaya çalışmak gerekir. Allah ayetlerde şanının yüceliğini bize şöyle bildirmektedir: 


Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucundadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. (Zümer Suresi, 67)


Kainatta; insanın kendi yaratılışından kıyametin meydana geliş aşamalarına, göklerin yaratılmasından denizlerin ve dağların varlığına kadar her olayda bir ihtişam ve sınırsız bir güç vardır. Ve bu güç yalnızca üstün akıl sahibi olan Allah'a aittir. Allah insanlara kitaplar indirmiştir ve peygamberler göndermiştir. Kendisini hem yarattığı canlılarda sergilediği benzersiz sanatıyla ve ilmiyle, hem de kitapları ve peygamberleri vasıtasıyla bize tanıtmaktadır. İnsana düşen ise Allah'ın yüceliğini, büyüklüğünü gereği gibi takdir edebilmek için olabildiğince derin düşünmektir. 

YARATILIŞ AMACIMIZ NEDİR?


Yaratılış amacımızı Allah bizlere Kuran'da şöyle bildirir:


...insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.(Zariyat Suresi, 56)


Bu ayetle bize haber verildiği gibi, insanın yeryüzünde bulunuş amacı yalnızca Allah'a kulluk etmek, O'na ibadet etmek, O'nun rızasını kazanmaktır. İnsan dünyada bulunduğu süre boyunca bu konuda denenir.Allah dünyada Kendisi'ne iman edenlerle, etmeyenleri birbirinden ayırmak ve iman edenlerden de hangisinin daha güzel davranışlarda bulunacağını belirlemek için insanları dener. Bu yüzden bir insanın "ben iman ettim" demesi yeterli değildir. İnsan yaşadığı süre boyunca, Allah'a olan imanı ve bağlılığı, dindeki kararlılığı kısaca Allah'a kulluktaki sabrı ile özel olarak yaratılan şart ve ortamlarla denenir. Allah bu gerçeği bir ayetinde şöyle bildirir: 


O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)


Allah'a kulluk etmek ise insanın tüm yaşamını Allah'ın hoşnutluğunu, rızasını kazanmak amacıyla sürdürmesidir. Yaptığı her işi Allah'ın razı olacağı en güzel şekilde yerine getirmeye çalışması, yalnızca Allah'tan korkup sakınması ve tüm düşüncelerini, sözlerini, fiillerini bu amaç doğrultusunda yapmasıdır. 

"KESİN BİLGİYLE İMAN" NE DEMEKTİR?


Bir insan elini ateşe uzattığında yanacağını bilir, bundan hiçbir şüphesi yoktur. "Acaba gerçekten yanar mı?" gibi bir düşünceye kapılmaz. Bu kişi ateşin elini yakacağına kesin bir bilgiyle inanıyor demektir. Kuran ayetlerinde ise "kesin bir bilgiyle iman"dan şu şekilde bahsedilir:

Bu (Kur'an), insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yönelten ayet)lerdir, kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir. (Casiye Suresi, 20)
Kesin bilgiyle iman, yukarıdaki ateş örneğinde olduğu gibi kesin bir eminlikle, hiçbir şüphe duymadan, o an etrafında gördüğü, konuştuğu şeyler kadar gerçek olduğuna emin olarak Allah'ın varlığına, tekliğine, kıyamet gününe, cennetin ve cehennemin varlığına iman etmek demektir. Kesin bilgiye dayanan bir iman, kişinin her hareketini, hayatının her anını sadece Allah'ı hoşnut edecek şekilde geçirecek bir vicdana yöneltir.Allah kendisinden korkan insanın vicdanına her zaman mutlaka en doğru olanı ilham eder. Ayrıca unutmamak gerekir ki, genellikle insanın kalbinde ilk duyduğu ses doğruyu yanlıştan ayırt etmesini sağlayan vicdanının sesidir ve Allah'ın hoşnut olacağı tavır ilk duyulan sesin söylediğidir. İşte Allah'tan korkan insanlar da, vicdanlarının sesini dinleyerek doğruyu bulurlar. 

BİR ŞEYİ "PUT EDİNMEK" NE DEMEKTİR?


"Put edinmek" halk arasında yalnızca birtakım heykellere tapınmak anlamıyla bilinir. Oysa bu kavramın çok daha geniş bir anlamı vardır ve yalnızca geçmiş dönemlere ait değildir. Bir şeyi kendisine put edinen insanın mutlaka put edindiği şey için "bu bir ilahtır, ben buna tapıyorum" demesi veya o varlığın önünde secde etmesi gerekmez. Put edinmenin temelinde kişinin, bir şeyi veya bir kimseyi Allah'a tercih etmesi yatar. Buna örnek olarak da, bir kimsenin hoşnutluğunu Allah'ın hoşnutluğuna tercih etmeyi, bir kimseden Allah'tan korkar gibi korkmayı ya da onu Allah'ı sever gibi sevmeyi verebiliriz. Kuran'da Allah, insanların Kendisine ortak koştukları putların onlara bir yarar sağlayamayacağını şöyle bildirir:

Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. (Ankebut Suresi, 17)
Bundan kurtulup sadece Allah'a yönelen insanın yaşadığı köklü değişim ise, öncelikle kalbinde meydana gelir. Eskiden kendi istek ve tutkularına, birtakım fikir ve cahiliye kurallarına göre sürdürdüğü yaşamını artık sadece Allah'ın rızasına ve hoşnutluğuna göre sürdürür.

ALLAH'IN RIZASININ EN FAZLASINI SEÇMEK NE DEMEKTİR?


Bulunduğunuz yer dev bir sel felaketiyle karşı karşıya kalınca ne yaparsınız? En üst kata çıkarak kurtulmayı mı beklersiniz yoksa sular yükseldikçe katları birer birer mi çıkarsınız? En üst kata çıkarken merdivenleri mi kullanırsınız, yoksa asansörü mü? Böyle bir anda kişiyi kurtaracak alternatiflerden en süratli sonuca ulaştıracak olanı tercih etmek hiç kuşkusuz ki en akılcı tavırdır. Bunun aksi bir alternatif düşünülemez. Kişi asansörü kullanarak ve en üst kata çıkarak bu işte en fazla yapabileceğini yapmış demektir. İşte bu, "en fazlasını seçmek"tir. Mümin de elindeki her türlü maddi ve manevi imkanını, yaşamının her saatini hatta her saniyesini Allah'ın rızasına uygun bir şekilde değerlendirir. Bunu yaparken karşısına çıkan alternatifler arasında bir seçim yapmak durumunda kalırsa, akıl ve vicdan kullanarak hareket eder yani Allah'ın hoşnut olacağı şekilde davranır. Bu şekilde Allah'ın rızasının en fazlasına uygun hareket etmiş olur. Allah'ın rızasını gözeterek bir iş yapmak, Allah'ın rızasının en fazlasına uygun davranmaktır. Allah Kuran'da şöyle bildirmiştir:

Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız. (Kehf Suresi, 30)HER İNSAN DİNİ YAŞAMAKLA SORUMLU MUDUR?
Allah'ın varlığını kavrayabilecek bir şuur açıklığına ulaştığı andan itibaren her insan, Allah'ın emirlerini yerine getirmekle sorumludur. Fakir olması, sakat olması, hasta olması, çok zengin ve çok ünlü olması ya da çok yüksek bir mevki sahibi olması bir insanın dini yaşamasına engel değildir. Çünkü bunların hiçbiri, insanların Allah'a kulluk etmeleri için yaratıldıkları gerçeğini değiştirmez. Kuran'da sadece fiziksel olarak özürlü olan kişilerin dinin bazı hükümlerinden sorumlu olmadığı bildirilmiştir. Ancak insanın sadece diliyle Müslüman olduğunu söylemesi yeterli değildir. Çünkü iman etmek, dil ile tasdik etmenin yanında Allah'ın dinini fiili olarak yaşamak ve yaşatmakla mümkün olur. Allah Kuran'da iman eden insanları bize şu özellikleriyle tarif etmiştir: Din ahlakının yaşanması için çaba gösteren, gerektiğinde dinin menfaati için kendi çıkarlarından özveride bulunabilen, nefsinin bencil tutkularını yenebilen, başkalarının hatalarını bağışlayabilen, öfkesini tutup itidalli davranabilen, ihtiyaç içinde olsa bile başkaları için fedakarlıkta bulunabilen, malını Allah yolunda harcayan, Allah'ı çok anan, adaletli ve bunun gibi daha pek çok konuda çaba harcayan kimseler... Bunların hiçbiri sözle yerine getirilebilecek fiiller değildir. Elbette ki "ben Müslümanım" demek belki iman etmenin ilk aşamasıdır, ancak gerçek iman Allah'ın hükümlerini tümüyle yaşamakla mümkün olur. 

ADAMLIK DİNİ NEDİR?


Dünya üzerinde ideolojisi, felsefesi, dünya görüşü ne olursa olsun, hak dinden uzaklaşmış tüm insanların tabi oldukları ortak bir "din" vardır. Hak dinin yaşanmadığı toplumların tümünde yaşanan, bu dindir. Söz konusu toplumlardaki insanlar dünyaya geldikleri andan itibaren çevrelerinden aldıkları uzun telkinlerin sonucunda, bu dinin sunduğu değer yargılarını, ahlak kurallarını, düşünce şekillerini benimserler. İşte bu dinin ismi "adamlık dini"dir. Adamlık dinini yaşayan insanların en temel özelliği Allah'ın rızasını değil, içinde yaşadıkları toplumun rızasını hedef edinmeleri ve yaşamlarını bu hedef doğrultusunda yönlendirmeleridir. Adamlık dinini yaşayan toplumların kişilerden en önemli beklentisi "adam olmak"tır. 

"Adam olmak" tabiriyle kastedilen ise, toplum tarafından genel kabul görmüş bir ahlaka, kültüre, tavra ve adaba sahip olmak, makbul olarak tanıtılan belli kalıpları üzerinde taşımaktır. (Bu konu ile ilgili bkz. Harun Yahya, Adamlık Dini, İstanbul:Vural Yayıncılık, Mayıs 1997) 
Allah'ı inkar temeli üzerine kurulmuş bu sistemden kurtulmanın yolu öncelikle yalnızca Allah'ın rızasını aramak, O'nun Kuran'da sunduğu ahlakı ve yaşam tarzını eksiksiz olarak hayata geçirmeye çalışmaktır. Tüm yaşantısını Kuran ayetleri doğrultusunda düzenleyen insan, doğal olarak cahiliye toplumunun sunduğu kötü ahlaktan ve çirkin tavırlardan da uzaklaşır.

KADER NEDİR?

Kader, Allah'ın geçmiş ve gelecek tüm olayları "tek bir an" olarak bilmesidir. İnsanların önemli bir bölümü, Allah'ın henüz yaşanmamış olayları önceden nasıl bildiğini sorarlar ve kaderin gerçekliğini anlayamazlar. Oysa "yaşanmamış olaylar" bizim için yaşanmamış olaylardır. Allah ise zamana ve mekana bağımlı değildir, zaten bunları yaratan Kendisi'dir. Allah katında zaman diye bir kavram yoktur. Bu nedenle Allah için geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir ve hepsi olup bitmiştir.


Toplumda yaygın olan çarpık kader anlayışına göre Allah'ın belirlediği kaderi insanların değiştirebileceği düşünülür. Örneğin ölümden dönen bir hasta için "kaderini yendi" gibi cahilce ifadeler kullanılır. Oysa kimse kaderini değiştiremez. Ölümden dönen kişi, kaderinde ölümden dönmesi yazılı olduğu için ölmemiştir. "Kaderimi yendim" diyerek kendilerini aldatanların bu cümleyi söylemeleri ve o psikolojiye girmeleri de yine kaderlerindedir.


Kader Allah'ın ilmidir. Tüm zamanı aynı anda bilen ve tüm zamana ve mekana hakim olan Allah için, herşey kaderde yazılmış ve bitmiştir. Allah için zamanın tek olduğunu Kuran'da kullanılan üsluptan da anlarız. Bizim için ölümümüzden sonra yaşanacak bazı olaylar, Kuran'da çoktan olup bitmiş olaylar olarak anlatılır. Allah tüm olayları zamansızlıkta dilemiş, insanlar bunları yapmış, tüm bu olaylar yaşanmış ve sonuçlanmıştır. 


ŞEYTAN NASIL BİR VARLIKTIR?


Şeytan Allah'ın yarattığı cinlerden biridir. Allah ilk insan olan Hz. Adem'i yarattıktan sonra tüm meleklere Adem'e secde etmelerini emretmiştir. İçlerinden sadece şeytan Allah'ın emrine, büyüklendiği için, itaat etmemiş ve şöyle demiştir: 

Dedi ki: Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana baş kaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. (Hicr Suresi, 39)
Allah'ın huzurundan kovulan şeytan, tüm insanları Allah'ın yolundan alıkoymak ve onların tamamını saptırmak için Allah'tan kıyamete kadar süre istemiştir. Şeytan kendisine tanınan bu süre içerisinde insanları Allah yolundan şaşırtıp saptırmaya çalışacak ve bunun için her yolu deneyecektir. Bu nedenle şeytan, her insanın ahireti için en önemli tehlikedir ve her insanın en büyük düşmanıdır. 

Allah Kuran'da, "'Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden. Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir. (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar) (Nas Suresi, 4-5) ayetiyle şeytanın kalplere gizlice vesvese verdiğinden söz etmektedir. Bu, şeytanın en sinsi yöntemidir. Çoğu insan zihnindeki düşüncelerin şeytandan olduğunu anlayamaz. Bunların hepsini kendi düşünceleri zanneder. Örneğin dini yeni öğrenen bir kişi şeytanın önemli bir hedefidir. Bu kişiye dini zormuş gibi gösterebilir. Veya kendi yaptıklarının zaten yeterli olduğunu daha fazlasını yapmasına gerek olmadığını söyleyebilir. Bu kişi ise bunların doğru olduğu yanılgısına kapılabilir. Veya şeytan insanlara korku, endişe, gerilim, huzursuzluk gibi olumsuz hisler verir, onların gücünü azaltır. İyilik ve hayır yapmalarını, sağlıklı düşünmelerini engellemeye çalışır.Bu arada unutmamak gerekir ki, dünyadaki tüm kötülüklerin, savaşların, katliamların, ahlaksızlıkların kökeninde şeytanın insanlar üzerindeki etkisi vardır. 

ALLAH'A NASIL TEVBE EDİLİR? "TEVBE ETTİM" DEMEK YETERLİ MİDİR?

İnsanın işlediği günahlarından veya hatalarından dolayı samimi olarak Allah'a tevbe ettiğini söylemesi, Allah'tan bağışlanma dilemesi ve bir daha tekrarlamamaya niyet etmesi yeterlidir. Allah şöyle bildirir:
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.(Maide Suresi, 39)
Allah samimi olarak yapılan ve insanın samimi olarak hatasını tekrarlamamaya niyet ettiği, tevbesinin ardından tavrını düzelttiği her tevbeyi kabul eder. Günahın büyük veya küçük olması gibi bir ayrım söz konusu olmaz. Önemli olan kesin olarak o tavrı düzeltmeye karar vermektir. Allah'ın tevbe ile ilgili hükmü şöyledir:
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)"Nasıl olsa tevbe ettiğimde Allah beni affedeceğine göre, herşeyi yapar sonra da tevbe ederim" demek ise birçok insanın yanılgıya düştüğü son derece samimiyetsiz bir düşüncedir. Allah tüm kalpleri, kalplerdeki gizlinin gizlisini bilir. "Nasıl olsa Allah beni bağışlar" diyerek günaha girenler ahirette her yaptıklarından dolayı sorgulanacaklar ve bir karşılık göreceklerdir.

29 Ağustos 2013 Perşembe

İSLAM AHLAKI KADINI YÜCELTİR

Müslüman kadının ölçüsü Kuran ahlakıdır. Eğer Allah'ın Kuran'da bildirdiği güzel ahlakı gösterdiği için çevresindeki bazı insanlar tarafından kınanıyorsa, bu durum onun bu yöndeki şevkini, iradesini ve isteğini daha da güçlendirir. Allah'ın rızasını kazanabilmesi onun için, insanların hoşnutluğunun ve düşüncelerinin çok üzerindedir.


Müslüman Kadın Allah'a Teslim Olmuştur

Müslüman Kadının Rehberi Kuran ve Peygamberimiz (sav)'in Sünnetleridir

Müslüman Kadının Tek Hedefi Allah'ın Rızasını Kazanmaktır

Müslüman Kadın Asildir

Müslüman Kadın Güçlü Bir Karaktere Sahiptir, İradelidir

Mümin kadın, Allah'ın beğendiği tevazulu ve teslimiyetli ahlakından hiçbir zaman taviz vermez; Allah'ın emrettiği sınırları titizlikle korur.


Müslüman Kadın İtidalli ve Dengelidir


Müslüman Kadın Duygusal Bir Kişilik Göstermez


Allah korkusu, mümin kadını her türlü yapmacık tavırdan uzak tutar. Hiçbir zaman küçük menfaatler uğruna insanların hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaz.


Müslüman Kadın Boş Sözlerden ve Boş İşlerden Sakınır


Müslüman Kadın İffetli ve Onurludur


Müslüman Kadının Üstün Şahsiyeti



TESETTÜRÜN ÖNEMİ
Mümin kadınlar, Allah'ın Kuran'da bildirdiği tüm sınırlara en güzel şekilde uyarak onur, vakar ve saygınlık kazanmış olurlar. Böyle bir insanın tüm tavırlarından, konuşmalarından, hareketlerinden, yüzündeki ifadeden, bakışlarından, gülüşünden ne kadar iffetli ve vakarlı bir kimse olduğunu anlayabilmek mümkündür. İffetli bir kadının doğal bir asaleti, insani bir heybeti ve güvenilir bir kişiliği vardır. Mümin kadının belirleyici bir diğer özelliği ise Allah'ın Kuran'da emrettiği üzere giyiminde tesettür ölçülerine dikkat etmesidir. Kuran'da bu konudaki hüküm şu şekildedir:
"Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."(Ahzab Suresi, 59)

Müslüman Kadın Cesurdur

"Ki onlar, Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter." (Ahzap Suresi, 39)
Kuran Ahlakında Kadın ve Erkeğin Ahlak Özellikleri Aynıdır

"Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır." (Ahzab Suresi, 35)
Yüce Rabbimiz'in ayette de buyurduğu üzere Kuran ahlakına göre kadının ve erkeğin karakteri, toplumun değer yargılarına ya da süregelen gelenek ve göreneklere göre değil, Allah'ın bildirdiği "ideal Müslüman ahlakına" göre şekillenmektedir. Bu ahlakı yaşayan Müslüman kadınlar ve erkekler son derece güçlü ve sağlam bir kişiliğe sahiptirler. Ayrıca en önemlisi bu kişiliği toplum nezdinde bir üstünlük elde edebilmek için değil, sadece Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanabilmek için yaşamaktadırlar. Ömürleri boyunca bu ahlakı sergileyen müminlerin Allah Katında görecekleri karşılık bir ayette şöyle müjdelenmiştir:
"Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır." (Nisa Suresi, 124)

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Kuran'da yalnızca Müminlere yönelik sırlar gizlenmiştir

Kuran’ı okuduğumuzda, Müslümanların anlaması ve bilmesi gereken en temel hususların açıkça izah edildiğini görürüz. Kuran’da Allah yaratılışın nasıl olduğunu anlatmıştır. Şeytan’ı tanıtmış, helal haramları bildirmiş, Peygamberlerin hayatlarını haber vermiştir. Dünya hayatının bir imtihan yeri olduğu ve asıl yurdun ahiret hayatı olduğu bildirilmiştir. Kuran’da, cennet ve cehennem tarif edilmiş, insanlar cehennem azabına karşı uyarılmışlardır.
Tüm bu temel konuların dışında, Kuran’da Yüce Allah’ın, müminler için özel olarak gizlediği özel işaretler bulunur. Bu işaretlerle Rabbimiz müminlere, inkarcılara karşı nasıl bir tutum takınmaları gerektiğini, nasıl bir tebliğ metodu izleyeceklerini, Kuran ahlakının tüm dünyaya hakim olması için neler yapmaları gerektiğini haber vermiştir. Elbette bu işaretleri ancak, Kuran’a vicdan ve kalp gözü ile bakabilen, Kuran’ın nurunu ve verdiği mesajı anlayabilen, Allah’ın kendisinden razı olduğu kullar anlayabilirler. İşte bu, Kuran’ın yüzlerce mucizesinden bir tanesidir.
Kuran’da bilimsel ve matematiksel mucizelerin var olması, Kuran’ın üstünlüğünü, mucizevi yönünü ve Hak kitap olduğunu teyid eden olağanüstü mucizelerden biridir. Fakat bu özel mucizenin yanı sıra, Kuran ayetlerine baktığımızda, Allah’ın bilimi, iman edenler için farz kıldığı anlaşılmaktadır. Allah, iman edenlere, şahit oldukları olağanüstü yaratılış hakkında düşünmelerini, göklerin ve yerin yaratılış ilmini bilmelerini öğütlemektedir. Rabbimiz, Al-i İmran Suresi’nde şöyle buyurur:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
Bilimsel buluşlar ve gelişmeler, Allah’ın yaratma sanatının üstünlüğünü ve olağanüstülüğünü çok mükemmel şekilde ispat etmiştir. Günümüzde bu olağanüstü ilmin farkında olan vicdan sahiplerinin, bilimde derinleştikçe Allah’ın üstün sanatı karşısında nefesleri kesilmektedir. Tek bir hücre, tek bir hücrenin içindeki muhteşem DNA veya yalnızca tek bir tane protein dahi Allah’ın yüceliğini ve kadrini görebilmek için yeterlidir. Alemlerin içinde alemler yaratan, tüm varlıkları yoktan yaratmaya kadir olan Yüce Allah, zerrelerin içinde atomları var ederek, tüm maddenin varlığı için, %99’dan fazlası boşluktan oluşan atomları sebep kılarak üstün ilmini tüm insanlığa büyük bir ihtişam içinde göstermiştir. Cenab-ı Allah, hiçlikten, yokluktan, yalnızca bir patlamayı sebep kılarak gökleri ve yerleri var etmeye kadirdir. Yüce Allah, bu üstün yaratılışı yani Big Bang mucizesini, ayeti ile haber vermiştir:
Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)
Cenab-ı Allah, Kendi benzersiz sanatının, yarattığı varlıklardaki ihtişamın anlaşılabilmesi ve görülebilmesi için bilimi Müslümanlar için gerekli kılmıştır. Kuran ilmi ile birlikte bilimde derinleşenler de Yüce Allah’ın üstün ilmine şahit olduklarından, imanda da derinleşmektedirler. Allah ayetinde şöyle buyurur:
Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 162)
İşte bu sebeple Allah, samimi Müslümanların bilimsel gerçekleri bilmelerini, araştırmalarını, etraflıca öğrenmelerini ayetlerinde öğütlemektedir:
Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok.
Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.
 (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf Suresi, 6-8)
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi? Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. (Gaşiye Suresi, 17-21)
Allah'ın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? Onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah'a secde eder vaziyette döner. (Nahl Suresi, 48)
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. (Al-i İmran Suresi, 190)
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)
Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O'nun ayetlerindendir. Ve O, dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir. (Şura Suresi, 29)
Müminler, bilimsel gerçekleri anlayıp gördükçe, Allah’ın hayranlık uyandırıcı sanatını inceleyerek imanda güçlendikleri gibi, Allah’a karşı sözde delillerle iftira düzenleyenlerin tuzaklarını da bilimle, ilimle ortadan kaldırma imkanına da sahip olurlar. Allah’ın muhteşem yaratışını inkar etmeye çalışarak kendilerine tesadüfleri, doğayı, maddeyi sahte ilah edinenler, Rabbimiz’in sanatını sergilediği bilimle yenilgiye uğratılmakta, sahte iddiaları bu yolla yerle bir edilmektedir. Bu kişilerin getirdikleri tüm batıl deliller bilim yoluyla birer birer ortadan kaldırılmakta, Allah’a karşı mücadeleleri bozguna uğratılmaktadır.
Allah, insanın yaratılışı üzerinde düşünmeyi öğütlemekte, insan incelendiğinde ise ortaya çıkan mucizevi sistemler ve 100 trilyon olağanüstü hücreden her biri tek başına bu batıl iddiaları ortadan kaldırmaktadır. Allah göklerin yaratılışı üzerinde düşünmeyi öğütlemekte, Big Bang ile yaratılış ve evrendeki olağanüstü denge, bu batıl düşünceyi yerle bir etmektedir. Allah, yerdeki delillere bakılmasını öğütlemekte, yerin altından çıkan muhteşem yaratılış harikası fosiller, Darwinist, materyalist iddiayı temelinden yok etmektedir. Bunlar gibi daha pek çok delil, materyalistlerin, Darwinistlerin ve Allah’a karşı sözde delillerle ortaya çıkanların bütün planlarını ve düzenlerini ortadan kaldırmaktadır.
Müminlerin ilim ve bilimle Allah’ın yaratma delillerini ortaya çıkarmalarının bir hikmeti de, Darwinist ve materyalist zihniyetteki kişilere bilgisizce, körü körüne inanmış olan bazı insanların, bilimsel delillerle Allah’ın Tek Yaratıcı olduğuna kanaatlerinin gelmesini sağlamalarıdır. Bilimsel deliller, bu kişilerin, Allah’ın Yüce Kudretini yaratılan eserlerde görmelerine ve iman etmelerine vesile olmaktadır.
Kuşkusuz yalnızca tek bir ağaç, tek bir yaprak, tek bir tohum tanesi bile Yüce Rabbimiz’in ihtişamını ve Yüce Varlığını görüp anlayabilmek için yeterlidir. Fakat iman eden salih müminler için, Allah’ın detaydaki olağanüstü sanatını bilim vesilesiyle görmek, Allah’ın yüceliğini ve büyüklüğünü gereği gibi takdir edebilmeye büyük bir vesiledir. İşte bu sebeple Yüce Allah, iman edenlere bilimi farz kılmıştır.

KOMÜNİST KÜRDİSTAN TEHLİKESİ

Komünist Kürdistan Tehlikesi

BU KİTAP, TERÖRÜN GERÇEK HEDEFİNİ VE BU BELADAN KURTULMANIN YOLLARINI ANLATIYOR
·        Bölücü teröre doğru teşhis konulamazsa, çözüme  ulaşılamayacağı açıktır.
·        Güneydoğu’da Kürt sorunu değil, PKK sorunu ve terör sorunu vardır.
·        PKK, Marksist, Leninist, Stalinist bir yapılanmadır.
·        Kan, korku ve dehşet üzerine kurdukları sistemlerle ün yapan Lenin, Stalin ve Mao gibi komünist liderleri kendine rehber edinen PKK’nın hedefi “Komünist Kürdistan”ı kurmaktır.
ÖZERKLİK, FEDERASYON GİBİ TALEPLER ÜLKEMİZİ BÖLMEYE VE BÖLGEDE DEV BİR KIZIL DEVLET KURMAYA YÖNELİK ADIMLARDIR.
·        Terör fikren yenilmedikçe, terörün ideolojisi bilimsel olarak çürütülmedikçe askeri, siyasi ve ekonomik tedbirler terörü bitirmek için yeterli olmaz.
·        Komünist teröre karşı yapılacak en etkili mücadele, anti materyalist, anti Darwinist, anti komünist karşı ilmi propagandadır.
Kendisini "21. yüzyılın Lenin’i" olarak tanımlayan bölücübaşı Abdullah Öcalan, terör örgütü PKK'yı "Kürt proleter devrimci hareketi" olarak tanımlar. PKK’nın Marksist-Leninist ideolojiden asla taviz vermeyeceğini ise şöyle ifade eder:
“PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, s.78)
Lenin ise, terörün komünist ideolojinin ayrılmaz parçası olduğunu şu sözleri ile açıkça dile getirir:
“Bizim ilgilenmekte olduğumuz olgu, SİLAHLI MÜCADELEDİR; bu mücadele, bireyler ve küçük gruplar tarafından yürütülmektedir. Silahlı mücadele, birbirlerinden kesinkes olarak ayrılması gereken, farklı iki amaca yöneliktir; önce, bu mücadele kişilere, LİDERLERE VE ORDU VE POLİSTEKİ GÖREVLİLERE SUİKAST YAPMAYI AMAÇLAR, ikinci olarak, hem hükümete ait, hem de özel kişilere ait para kaynaklarına elkoyar.” (Vladimir I. Lenin, 30 Eylül 1906, Proletari, Nr. 5)
"İLKESEL OLARAK TERÖRÜ HİÇ BİR ZAMAN REDDETMEDİK VE REDDEDEMEYİZ. Terör, çarpışmanın belli bir anında, askeri güçlerin içinde bulunduğu belli bir durumda ve belirli koşullar altında kesinlikle işe yarar ve hatta zorunlu savaş yöntemlerinden biridir...." (Lenin Seçme Eserler, cilt 2, s. 29-30, İnter Yayınları) "Nereden Başlamalı?" (Mayıs 1901)
Kitabın yazarı Adnan Oktar, Harun Yahya müstear ismiyle 300’den fazla eser kaleme almıştır. Yaklaşık 48.000 sayfalık “Harun Yahya Külliyatı”na ve bu külliyattan yararlanılarak hazırlanan belgesellere, www.harunyahya.org sitesinden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. Bu külliyat çizgisinde yayın yapan 600’e yakın internet sitesi bulunmaktadır. Bugüne kadar 73 ayrı dile çevrilmiş olan yazarın kitapları dünya çapında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir. Yazarın çalışmalarındaki hedefi, tüm insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını ilmi olarak ortadan kaldırmaktır.

27 Ağustos 2013 Salı

KOMÜNİZMİN BİLİMSEL TARİFİ





Hakkari'de gerçekleşen hain saldırıda şehit düşen yiğit askerlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı, yaralı olan askerlerimize de Allah'tan acil şifalar diliyoruz.
Sayın Adnan Oktar'ın konuyla ilgili görüşlerini izlemek için tıklayın 


Komünizm, geçtiğimiz 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ideolojidir. Ama bu damga, sadece baskı, zulüm, kan ve gözyaşı doludur. Tarihçilerin hesaplamalarına göre, sadece bu ideoloji nedeniyle 20. yüzyıl boyunca 120 milyon insan öldürülmüştür. Bunlar, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. 100 milyon erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece "komünizm" denen bu soğuk, katı, sert ve vahşi ideoloji nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Dahası, komünist rejimler tarafından temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan, göçe zorlanan, sistemli olarak kıtlıkla yüz yüze getirilen, hapsedilen, çalışma kamplarında köle olarak kullanılan on milyonlarca insan vardır. Milyonlarca insan da komünist gerilla gruplarının, terör örgütlerinin kurşunlarına hedef olmuş veya hedef olma korkusu altında yaşamıştır.
SAYIN ADNAN OKTAR'IN KOMÜNİZMLE MÜCADELENİN ÖNEMİNİ ANLATTIĞI RÖPORTAJ KESİTLERİ >>>

Komünist ideolojilerin temeli 1 (belgesel) >>>
Komünist ideolojilerin temeli 2 (belgesel) >>>

SAYIN ADNAN OKTAR'IN KOMÜNİZM TEHLİKESİNİ KONU ALAN KİTAPLARI

Komünizm, geçtiğimiz 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ideolojidir. Ama bu damga, sadece baskı, zulüm, kan ve gözyaşı doludur. Tarihçilerin hesaplamalarına göre, sadece bu ideoloji nedeniyle 20. yüzyıl boyunca 120 milyon insan öldürülmüştür. Bunlar, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. 100 milyon erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece "komünizm" denen bu soğuk, katı, sert ve vahşi ideoloji nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Dahası, komünist rejimler tarafından temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan, göçe zorlanan, sistemli olarak kıtlıkla yüz yüze getirilen, hapsedilen, çalışma kamplarında köle olarak kullanılan on milyonlarca insan vardır. Milyonlarca insan da komünist gerilla gruplarının, terör örgütlerinin kurşunlarına hedef olmuş veya hedef olma korkusu altında yaşamıştır >>>
Bugün görünürde komünizmin vahşi uygulamaları azalmış durumda.Artık insanlar kupon karşılığı yemek almıyor, tek tip giyinmeye zorlanmıyor, Mao'nun "küçük kırmızı kitabı"nı ezberlemedikleri için işkence görmüyorlar. Ancak komünist rejimin yeni dünya düzenine uyarlanan versiyonu tüm acımasızlığıyla hayatta...
Söz konusu komünist vahşetin en çok hedefi olan bölge ise, Uygurlu Müslüman Türklerin yaşadığı Doğu Türkistan. Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler, sadece dinlerini yaşamak istedikleri için tutuklanıyor, işkenceleri ile ünlü Çin hapishanelerinde yıllar boyunca tutuluyor, özgürlük ve demokrasi taleplerini dile getirenler acımasızca idam ediliyor.
Çin zulmünü durdurmanın ve  kesin netice alınmasının tek yolu Türk-İslam Birliği'nin kurulmasıdır. Birlik olmuş bir Türk-İslam alemi, son derece caydırıcı ve etkili bir güce sahip olacaktır. >>>

Komünist bölücü terörün kaynağı Darwinizmdir
Darwinizm bölücü terörün gıdasıdır. Bu nedenle Darwinizm fikren ortadan kaldırılmalıdır. Bunun yolu ise insanlara sorumsuz bir hayvan olmadıklarını, Allah'ın yarattığı, ahirette yaptıklarından hesap verecek bireyler olduklarını anlatmaktır.
Darwinizm'in yalanlarına göre, hayat bir mücadele ve savaş yeridir. Hayatta kalabilmek için bu savaştan galip çıkmak, yani kıyasıya savaşmak gerekir. İnsanlık tarihinin bir çatışmadan ibaret olduğunu ve gelişmenin savaşmakla mümkün olduğunu iddia eden komünizm ve faşizm, Darwinizm'in bu temelsiz iddialarından dayanak bulmuştur.
Masum insanları acımasızca katleden, sorunların şiddete başvurarak çözülebileceğini sanan, çatışmanın kaçınılmaz olduğuna inanan bölücü terör de Darwinist telkinlerle beslenmektedir. Darwinizm, bölücü terörün gıdasıdır. Bu zehirli gıda artırıldığında, yani Darwinist iddialar desteklenip gündemde tutulduğunda, bölücü terör güçlenip kuvvet kazanır. Bu gıda kesildiğinde, yani Darwinizm'in yalanları ifşa edilip bilimsel olarak geçersizliği gözler önüne serildiğinde, bölücü terör de son bulur.
Evrim teorisi, ortaya atıldıktan kısa bir süre sonra biyoloji ve paleontoloji gibi bilim dallarının dışına çıkarılarak, insan ilişkilerinden tarihin yorumlanmasına, politikadan toplum hayatına kadar birçok alanda, belli çevreler tarafından, etkili hale getirilmiştir. Özellikle de Darwinizm'in "doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu" yalanı toplumlara uygulandığında,
- Hitler'in üstün ırkı oluşturma saplantısı,
- Marx'ın "İnsanlık tarihi sınıf çatışmalarının tarihidir." yanılgısı,
- Mao'nun milyonlarca insanı, sözde bir tür hayvan gibi görüp akıl almaz vahşetler uygulaması,
- Mussolini'nin "Savaşın tüm insan enerjisini en yüksek noktaya taşıdığı" iddiası,
- Kapitalizmin "güçlülerin zayıfların üzerine basarak daha da güçlenmelerini"  öngörmesi,
- Stalin'in zalim çalışma kampları,
- Üçüncü dünya ülkelerinin emperyalist ülkeler tarafından acımasızca sömürülmeleri, insanlık dışı muamelelere maruz kalmaları,
sözde bilimsel bir kılıf kazanmıştır. >>>

Deccal komitesi: Darwin, Marx, Stalin, Lenin, Mao, Trotsky ve diğer kanlı faşist ve komünist liderler
Allah’ı inkar adına ortaya çıkmış olan; insanlara, Allah’a karşı sorumlu olmayan başıboş birer hayvan olduğu telkinini veren, her şeyin tesadüflerle meydana geldiği iddiasını kitlelere yayan ve doğal seleksiyon iddiası ile tüm dünyaya zayıfların yok olması, güçlülerin ise hayatta kalması düşüncesini yayarak 20. yüzyılın başından itibaren bütün dünyayı zulme, dejenerasyona, kitle katliamlarına, savaşlara sürükleyen EVRİM TEORİSİNİN, ASIL KORUYUCUSU, ASIL DESTEKLEYİCİSİ MASONLUKTUR.
Evrim teorisini bugünkü hali ile ortaya atan ve bu aldatmacanın kitlelere yayılmasına önayak olan Charles Darwin’in dedesi ERASMUS DARWİN, İSKOÇYA’DA, CANONGATE KİLWİNNİNG NO. 2 LOCASINA BAĞLI ÜNLÜ BİR MASONDUR. CHARLES DARWİN DE DEDESİ İLE AYNI LOCADANDIR, 27 DERECEDEN MASONDUR. Charles Darwin’in kardeşleri de aynı şekilde masondur.
Darwin’in görüşlerinin yayılmasından sonraki 150 yıl boyunca tüm dünyada Allah inancının zayıflamasının, ateistlerin çoğalmasının, dünyanın büyük bir karışıklık ve dejenerasyon içine girmesinin, dünya savaşlarının çıkmasının, toplumların içinde nefret ve öfkenin yayılmasının, kitle katliamlarının, cinayetlerin çoğalmasının, soykırım, ırkçılık gibi toplumları felakete götüren görüşlerin yaygınlaşması, bu aldatmacanın MASONİK BİR DARWİNİST DİKTATÖRLÜK idaresi altında dünyanın hemen her kurumuna, okullara ve devlet yönetimlerine yerleşmiş olması nedeniyledir.>>>

Bölücü komünist ayaklanmaya karşı bilimsel fikri mücadele şarttır
Darwinizm, komünizm, materyalizm, şiddet ve terör birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür. İnsanları isyana, kavgaya, başıbozukluğa, sevgisizliğe, bencilliğe ve ahlaksızlığa yönelten Darwinizm yok edilmeden insanlar arasında dostluk ve kardeşliğin tesis edilmesi mümkün değildir.
İnsanı insan yapan değerlerden uzaklaştırılan, hayatın mücadeleden ibaret olduğu yönündeki Darwinist telkinlerle yetiştirilen insanlar için artık ailenin, din ahlakının, namus ve şerefin bir önemi kalmamakta, bu insanlar her türlü sapkın ideoloji ve akımın peşinden gidebilmektedir.
Ülkemizdeki terör konusunun temelinde Darwinizm vardır. Bugün askerimize, polisimize ve milletimize silah çeken azılı komünist militanlar, Darwinizm’in korkunç boyutlardaki etkisinin en somut delilleridir.
- Zaman zaman gündeme gelen “dağdakini ovaya indirmek” tarzı önerilere karşı son derece uyanık olmak gerekmektedir. Yıllarca Darwinist-komünist telkinlerle eğitilmiş, Türkiye Cumhuriyeti’ni düşman sayan teröristlere, barış hoşgorü ve af mesajları göndermek, komünist bölücü örgütün ekmeğine yağ sürmek anlamına gelecektir. Bu tür akılsızca yaklaşımlar boş yere gündemi işgal etmekte, bölücü örgüte zaman ve zemin kazandırmaktadır.
- Dağdaki bölücü terör örgütü mensubu ovaya salıverildiğinde, bir gün önce mayın döşeyen, yol kesen, ağır silahlarla askerimize saldıran bölücü militan, halkın arasına sızacak, yeni militanlar ve devlet düşmanları yetişmesi için var gücüyle çalışacaktır. Böyle bir duruma çanak tutmak, dağdaki militanı ovaya salıp komünist, materyalist, Darwinist propaganda yapmasına olanak sağlamak, büyük bir dalalet ve ihanet olacaktır.
- Daha karşıdaki terörist gücün ideolojisi ve hedefleri konusunda bile teşhis konulamadığını gösteren bu tür yaklaşımlara anında cevap verilmelidir. Devletimizin karşısındaki örgüt dış güçlerce yönlendirilmektedir ve amaç ülkemizin doğu kısmını koparmak, hemen akabinde kalan kısmı da güçsüz ve zayıf duruma düşürmektir. Çin, Kuzey Kore, Venezuella, Küba gibi Marksist-Leninist ülkelerin tamamının, İsveç, Norveç, Danimarka gibi sosyalist kanadın iktidarda olduğu ülkelerin ve Avrupa'daki tüm Marksist ve sosyalist partilerin, -aynı inancı paylaştıkları için- açık ya da dolaylı biçimde Güneydoğu'daki komünist-bölücü teröre destek verdikleri de bilinen bir gerçektir. >>>

SAYIN ADNAN OKTAR'IN KOMÜNİZM İLE İLMİ MÜCADELENİN ÖNEMİ KONUSUNDA MAKALELERİ

- Komünist ideoloji iş başında >>>
- Komünist terörün felsefesi: İnsanın hayvanlaştırılması >>>
- Komünizmin vazgeçilemeyen içgüdüsü: Terör vahşeti >>>
- SSCB'nin çöküşünün 10. yılında komünizmin geleceği >>>
- Komünist ideoloji Darwinizm'le hayat bulmaktadır >>>
- Stalin nasıl komünist oldu? >>>
- Komünizmin din düşmanlığı >>>
- Komünist bölücü terörün kaynağı Darwinizmdir >>>
- Komünist topraklarda bir İslam toplumu: Doğu Türkistan >>>
- Darwinizm - Komünizm ittifakının iç yüzü >>>
- PKK ile Gelinen Mücadelede Ortak Nokta: Fikri Mücadele Şart >>>
- Bölücü Örgütün Gizlemeye Çalıştığı Komünist Kimlik >>>
- Uygur Müslümanları Komünist Çin İşgaline Direniyor! >>>
- Komünist ideolojinin karanlık yüzü >>>
- Komünizm gizleniyor >>>
- Komünist romantizm'in karanlık yüzü >>>
- Bölücü örgütün gizlemeye çalıştığı komünist kimlik >>>
- Uzakdoğu komünizmi >>>
- Materyalizmin Kanlı Yüzyılı >>>
K
SAYIN ADNAN OKTAR'IN KOMÜNİZM TEHLİKESİNİ KONU ALAN İNTERNET SİTELERİ

www.komunizminbitisi.comwww.komunizmvedarwinizm.com
  
www.fasizmvekomunizm.comwww.komunizm.com

KONUYLA İLGİLİ BASINDA YER ALAN BAZI İLANLAR
1.  Bölücü Komünist Teröre Karşı Anti-Komünist Bilinçlenme Şarttır10.  Komünist İdeoloji Her Yönden Kıskaca Alınmalıdır
2.  Bölücü Örgütün Oyunlarına Dikkat!11.  "Komünizm Artık Bitti Oyunu"na Dikkat!
3.  "Bölücü Terör"ün Gerçek Adı "Komünist Terör"dür12.  Komünizm Tehlikesi Önemsenmeli!
4.  Çin, Müslüman Uygur Türklerine Yaptığı Soykırımı Durdurmalı, Zorla Alınıp Götürülen Uygur Türklerinin Nerede Olduğunu Açıklamalıdır13.  "Sosyalist Enternasyonal" Komünist Bölücü Örgütün Destekçisidir
5.  Doğuda Kan Döken Bölücü Örgüt, Ateist ve Komünist Bir Örgüttür14.  Türk İslam Birliği 'Doğu Türkistan Sorunu'nun Çözümüdür
6.  Doğu Türkistan'da Müslüman Türk milletine yapılan soykırım durdurulsun15.  Türkiye 10-20 Yıl İçerisinde Süper Devlet Olacak
7.  Komünist Ayaklanmaya Karşı Milli Seferberlik Şarttır!16.  Türkiye'nin Liderliğinde Türk Birliğinin Desteğinde Türk-İslam Birliği
8.  Komünist Bölücü Terörün Çözümü Bataklığın Kurutulmasıdır17.  Zulüm, baskı ve şiddetin son bulması için Türk İslam Birliği şart
 9.  Komünist Çin Dehşet Saçıyor 

BU SİTE SN. ADNAN OKTAR'IN ESERLERİNDEN FAYDALANILARAK HAZIRLANMIŞTIRomünizme karşı fikri mücadele esastır
Komünizm, din, devlet ve aileye düşmandır