20 Ocak 2016 Çarşamba

İman Etmeyenlerin Kaçış Yöntemleri




Bazı insanlar Allah'ın varlığını kabul eder, ancak kendi geliştirdikleri yanlış bir din anlayışına göre yaşarlar. Kuran'daki pek çok ayetle bu insanların Allah'ın varlığını bildikleri halde düşünmedikleri ve gerçekleri kavrayamadıkları haber verilmiştir: Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş'i ve Ay'ı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar? (Ankebut Suresi, 61) Söz konusu insanların Allah'ın varlığını, her şeyin Yaratıcısı olduğunu bildikleri halde böyle sapmalarının nedeni ise, dünyaya karşı duydukları şiddetli tutkudur. Bu tutku sebebiyle farkına vardıkları gerçekleri göz ardı eder ve kendilerini çeşitli bahanelerle kandırırlar. Eğer bu konu hakkında samimi bir biçimde düşünecek olurlarsa, etraflarındaki düzeni mükemmel bir şekilde yaratan Allah'a kulluk etmeleri gerekeceğini anlayacaklardır. Ancak onlar bundan kaçar ve sadece kendi nefislerinin istediği gibi yaşarlar. Eğer Allah'a samimi şekilde iman edecek olurlarsa, ahiretin varlığını da kavrayacaklarını ve ahiret için ciddi bir hazırlık yapmaları gerekeceğini bilirler. Böyle insanların bu noktada sığındığı yöntem, düşünmemek ve vicdanlarını rahatlatacak bahaneler bularak açıkça gördükleri bu gerçekten kaçmaya çalışmaktır.

Bu sapkın inanışlardan birkaç tanesini şu şekilde sıralayabiliriz:

İbadetleri Sadece Yaşlılıkta Uygulamanın Yeterli Olacağına İnanma

İbadetleri yerine getirmekten kaçınan kimseler, "henüz din ahlakına uygun yaşamak için çok erken olduğu, yapınca tam yapmak gerektiği, bunun içinse daha çok genç oldukları" gibi bozuk bir mantık geliştirebilirler. Bu kimseler vicdanlarını rahatlatmak için kendilerine "bir gün din ahlakının gereklerini mutlaka uygulayacakları" telkinini yaparlar. Oysa ölüm her an bu kişiyi bulabilir ve insanın ibadetlerini yerine getirmeye vakti kalmayabilir. Ayrıca ömrünün belli bir bölümünün değil tamamının hesabını verecektir. Dolayısıyla bu konuda bir erteleme kesinlikle söz konusu olmamalıdır.

Peygamberimiz (sav) ahiret için yapılacak hazırlıkların ertelenmemesi konusunda bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) omuzumdan tuttu ve: "Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol" buyurdu. "Akşama erdin mi, sabahı bekleme, sabaha erdin mi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap." (Kütübi Sitte / Fasıl: Emel ve Ecel Bölümü / Ravi: İbni Ömer)

"Nasıl Olsa Bağışlanırız" Düşüncesi

Din ahlakını yaşamamak için geliştirilen sapkın inançlardan biri de, her ne kadar kusur ve hata işlemiş olurlarsa olsunlar, bazı insanların, kıyamet günü bağışlanacaklarını düşünmeleridir. Rabbimiz olan Allah sonsuz bağışlayıcıdır ancak bu, kusur işleyen ve bunun bilincine vardığında da hemen vazgeçen ve bunu devam ettirmeyen insanlar için geçerlidir. Ayetlerde şöyle buyrulur:

Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o, tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah'a döner. (Furkan Suresi, 71)

Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)

Çoğunluğun Doğru Yolda Olduğuna İnanma

Kimi insanlar "Bu kadar çok kişi böyle düşündüğüne ve böyle yaşadığına göre bir bildikleri vardır" ya da "yanlış olsa bu kadar insan bu fikrin peşinden gider mi?" gibi yanlış mantıklarla din ahlakını yaşamamak için kendilerini kandırırlar. Oysa ki çoğunluk tarafından uygulanması, yapılan bir şeyin meşru olduğunu göstermez. Ayette bu sır müminlere haber verilmiş ve körü körüne çoğunluğun peşinden gitmemeleri konusunda uyarılmışlardır:

Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle' yalan söylerler. (Enam Suresi, 116)

Cehenneme Belirli Sayıda İnsanın Gireceğini Zannetme

Bazı insanlar cehennemin dar ve kısıtlı bir mekan olduğunu ve buraya ancak belirli sayıda insanın sığabileceğini sanırlar. Oysa Kuran'da bize cehennemin sınırlı bir mekan olmadığı, aksine inkar edenlerin sayısı ne kadar çok olursa olsun, hepsini alacak ve hatta daha fazlasını dahi soracak kadar geniş bir yer olduğu açıklanmıştır:

O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek. (Kaf Suresi, 30)

İman Etmek İçin Mucize Görmeleri Gerektiğine İnanma

Kimi insanların din hakkında geliştirdikleri sapkın inançlardan biri de, iman etmek için doğaüstü bir olay görmeleri gerektiğini düşünmeleridir. Aslında bu kimseler Allah'ın apaçık varlığını inkar edebilmek için bahane aramaktadırlar. Kuran'da onların bu taleplerinin samimiyetsiz olduğu şöyle haber verilmiştir:

Olanca yeminleriyle, eğer kendilerine bir ayet gelse, kesin olarak ona inanacaklarına dair Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler, ancak Allah Katındadır; onlara (mucizeler) gelse de kuşkusuz inanmayacaklarının şuurunda değil misiniz?" (En'am Suresi, 109)

Kendini Cennete Layık Zannetme

En çok kullanılan "vicdan rahatlatma" bahanelerinden biri, "kalp temizliğinin yeterli olacağı" açıklamasıdır. Kimi insanlar din ahlakını yaşamadıkları halde, kalplerindeki iyi niyet sebebiyle kendilerinin cennete layık olduklarına inanırlar. Kendilerince iyi insanlardır ve kimseye bir zararları yoktur. Kuran'da onların bu sapkın inançları şöyle ifade edilmiştir:

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O'nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azabtan taddıracağız. (Fussilet Suresi, 50)

Sonuç

Kullarına karşı sonsuz rahmet sahibi olan Yüce Allah’ın varlığını inkar edip, nefsani isteklerine uyarak, birtakım sapkın inançlar ve bahaneler geliştiren insanlar, bağışlanma dilemedikleri takdirde, bu dünyada mutluluğu yakalayamadıkları gibi ahirette de sonsuz bir azabla karşılaşabileceklerini unutmamalıdırlar. Kuran ahlakını öğrendikten sonra Allah'ın davetine uyup samimi bir tevbe ile tevbe eden ve Kuran'a tabi olanlar ise, hem dünya hayatında hem de ahirette -Allah'ın izniyle- kurtuluşa ereceklerdir:

Rableri Katında dileyecekleri herşey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların ödülüdür. Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir. (Zümer Suresi, 34-35)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder