... Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir
Kitap geldi. Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve
onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola
yöneltip-iletir.
(Maide Suresi, 15-16)
(Maide Suresi, 15-16)
Kitabın bundan sonraki kısmında, romantizmin günlük hayattaki olumsuz etkilerini
inceleyeceğiz. Ancak bundan önce, buraya kadar sık sık değindiğimiz
"akıl" kavramının gerçek manasını da detaylı olarak izah etmek
gerekmektedir.
Akıl sözcüğü toplum
içinde genel olarak zeka kavramını ifade etmek için kullanılır. Bu sebeple akıllı bir insanla zeki bir insan
arasındaki önemli farklılıklar da çoğu zaman göz ardı edilir. Fakat bu çok
önemli bir yanılgıdır. Akıl ve zeka gerçekte farklı özelliklerdir.
Akıl, müminin, Allah'ın
olayları yaratmasındaki ince hikmetleri görmesini ve olayları bu İlahi
hikmetler dairesinde değerlendirmesini sağlar. Yalnızca zekaya dayalı bir
yaklaşım ise olayları, ancak basit sebep sonuç ilişkileri çerçevesinde, mekanik
ve dar kapsamlı bir algılamayı getirir. Akıl, zekadan daha üst boyuttaki bir
meziyettir ve ancak Allah'a ve Kuran'a kesin bilgiyle iman eden, Kuran
ayetlerine uygun bir yaşam sürdüren müminlere özgü bir yetenektir. Zeka, tüm
insanlarda çeşitli derecelerde bulunan ortak bir fiziksel özelliktir. Ancak
akıl yalnızca iman edenlere mahsustur. İman etmeyenler içinse akıldan bahsetmek
söz konusu değildir.
Akıl, zekanın,
muhakemenin ve mantık örgüsünün de en doğru ve kusursuz biçimde kullanılmasını,
bu yeteneklerden en üst düzeyde faydalanılmasını sağlar. Akılsız bir insan ise
ne kadar zeki olursa olsun, akledemediği için mutlaka belli bir noktada, yanlış
bir mantığa, bozuk bir yargıya sapmaya mahkumdur. Dünya tarihinde iman etmeyen
felsefecilere ve fikir adamlarına bakıldığında hepsinin aynı konularla ilgili
farklı hatta kimi zaman taban tabana zıt düşünceleri savundukları görülür.
Bunların hepsi oldukça zeki insanlar olmalarına rağmen imana ve dolayısıyla
akla sahip olmadıkları için doğruları bulamamışlardır. Hatta birçoğu insanlığı
sayısız felaketlerin içine sürüklemişlerdir. Yakın tarihten örnekler verecek
olursak, Hitler, Mussolini, Marx, Engels, Lenin, Troçki gibi pek çok felsefeci,
ideolog ve devlet adamı, zeki insanlar oldukları halde akledemediklerinden
dolayı milyonlarca insanın felaketine sebep olmuşlardır. Oysa akıl insanların
felaketini değil, barış, huzur ve mutluluğunu gözetir, bunları elde etmenin yol
ve yöntemlerini gösterir.
İnsan düşünme, algılama,
dikkat sarfetme, pratik davranma gibi pek çok şeyi zekası sayesinde
gerçekleştirir. Ancak akıllı bir insan zeka ile mümkün olmayan derin bir
anlayışa, doğrularla yanlışları ayırt etme yeteneğine de sahiptir. Dolayısıyla
akıl kişiye zekanın çok ötesinde bir üstünlük kazandırır.
Aklın kaynağı ise az
önce belirttiğimiz gibi, samimi iman ve Allah korkusudur. Allah'tan korkan,
O'nun emir ve yasaklarından sakınan, tavsiyelerine titizlik gösteren bir kimse
doğal olarak bu üstünlüğe -Allah'tan bir nimet olarak- sahip olur.
Ancak bu yeteneğe sahip
olmak bu kadar kolay olmasına karşın insanlardan çok azı akıl sahibidir.
Allah'ın Kuran'da "... onların çoğu akıl erdirmez." (Maide Suresi, 103) ayetiyle haber verdiği bu
gerçek, insanların çoğunun gerçek imana sahip olmaması, Kuran'dan uzak bir
hayat benimsemelerinden kaynaklanan bir durumdur.
Allah'ın, Kendisi'nden
korkan ve samimiyetle Kuran'a uyan kişilere nasip ettiği akıl, iman eden salih
müminleri her durumda üstün bir konuma getirir. Ayrıca iman sahibi bir
kimsenin, herşeyi her an Allah'ın yarattığını bilmesi, en ince detayına kadar
herşeyin Allah'ın belirlediği kader dahilinde geliştiğinin ve her an Allah'la
birlikte olduğunun bilincinde olması aklın temelini oluşturan unsurlardır. Öte
yandan akıl, kişinin sahip olduğu üstün yönlerinin değişen şartlara ve ortama
en kusursuz şekilde uyum sağlamasını da mümkün kılar.
Müminin basiret ve
ferasetindeki keskinlik, dikkat ve şuur açıklığı, üstün teşhis ve çözüm
kabiliyeti, güzel ahlakı, konuşma ve tavırlarındaki hikmet, güçlü kişiliği hep,
akıl sahibi olmasının doğal sonuçlarıdır.
Tarif ettiğimiz bu örnek
modelin, bu üstün özelliklerin bir kişiye ait olduğunu değil de, toplumun genel
yapısını oluşturduğunu düşünün: Herkesin akılla hareket ettiği her
konuşmasında, her tavrında, aldığı her kararda, uyguladığı her çözümde aklın
avantajlarının çoğunluk tarafından yaşandığını… Akıllı insanlardan oluşan bir
topluluğun oluşturacağı ortamı… Kuşkusuz herkesin özlemini duyduğu huzur,
güvenlik, esenlik, itidal için akıllı insanlara ihtiyaç vardır. Ayrıca
insanları bezdiren kaos, kargaşa ve anarşinin engellenmesi ve bu konulara köklü
çözümler getirilebilmesi için de akıl sahibi kimselerin varlığı kaçınılmaz bir
gerekliliktir. Bu bakımdan her sorunun anahtarı olan akla duyulan ihtiyaç
ortadadır.
Şüphesiz akıl, bir
insanın sahip olduğu en önemli özelliklerdendir. Akıllı bir kimse kendisine
olduğundan çok daha fazla faydayı çevresine sağlar. Çünkü imanın getirdiği
ahlakta, Allah'ın rızasını kazanmak dı
şında hiçbir düşünce, hedef ya da ideal yoktur. Böyle bir kişi Kuran'da tarif edilen mümin özelliklerini eksiksiz olarak yaşar; mazlumların korunup kollanması, yolda kalmışlara, kimsesizlere, yardıma ihtiyacı olanlara sahip çıkılması, adaletin hak olarak işlemesi, kimsenin aç bırakılmaması gibi her konunun sorumluluğunu üzerinde hisseder. Kuran'dan öğrendiği bu incelikleri, vicdani sorumlulukları aklı sayesinde kusursuz bir şekilde gerçekleştirir. Nitekim çözüm getirme, hikmetli konuşma ve yazma, tedbir alma, uygulama, yol gösterme gibi pek çok konuda doğal olarak herkesin gözü akıllı bir kimseyi arar. Çünkü böyle bir kimsenin her tavrından, her konuşmasından, her fikrinden istifade edilir.
Aklın gerekliliği bu
derece önemliyken akılsızlığın ne denli ciddi bir tehlike olduğunu tespit etmek
hiç de zor değildir. Gerek kişinin şahsı, gerekse toplum geneli ile ilgili
olarak akılsızlığın sebep olduğu durumları, getirdiği belaları incelemek
durumun ciddiyetinin gereği gibi anlaşılması bakımından faydalı olacaktır.
Aklın önündeki en büyük
engellerden biri ise, kitabın önceki bölümlerinde siyasi ve toplumsal
etkilerini ele aldığımız bir ruhsal bozukluktur: Romantizm ya da diğer adıyla
duygusallık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder