2 Şubat 2017 Perşembe

Allah Kuran’da Kadınları Çiçeğe Benzetmiştir

                                           DİĞER ESERLER İÇİN TIKLAYINIZ

Kuran’da kadınların sahip olduğu haklar nasıl anlatılmıştır?

Kuran’ı yanlış yorumlayan bağnaz zihniyetteki kişilere karşı alınması gereken önlem nedir?


Allah, Kuran ile insanlara ‘şan ve şereflerinin getirildiğini’ bildirmektedir (Müminun Suresi, 71). İslam ahlakına uyan, Allah’ın Kuran’da bildirdiği yolu izleyen insanlar kadın olsun erkek olsun, her konuda refaha ulaşırlar. Ancak din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda bazı kadınlar sözde ikinci sınıf insan gibi değersiz görülmekte, fikirlerine değer verilmemekte, iffetli olmak için bakımsız görünmeleri, kalitesiz davranışlar sergilemeleri gerektiği yönünde baskı altına alınmaktadırlar. Bu kişilere göre “Müslümanım” diyen bir kadının bakımlı, neşeli, kendine güvenli, modern, iyi giyimli ve kültürlü olması mümkün değildir. Bu görünümde olan bir kadının Kuran’ı eline alması, ayetleri okuması Allah’ı anması en büyük tepki konusudur. Bu kişiler modern bir kadının Allah’ı anmasını, Allah’ın ayetlerini okumasını ve Allah’ın emri olan sevgi ve şefkati anlatmasını sırf bir kadın olduğu ve Müslümanım dediği için kendilerince yasaklarlar.

Tarih boyunca kadını kendilerince bu şekilde değersiz gören bir topluma diğer toplumlar da değer vermemiştir. Kadınlara yönelik bazı İslami çevrelerde gelişen bu yanlış ahlak yapısı, İslam karşıtı çevrelerin de kullandıkları bir bahane olmuştur. Oysa bu bakış açısının İslam ile bir alakası yoktur. Nefretin, saldırıların, intihar eylemlerinin, öfkenin, Musevi ve Hristiyan karşıtlığının İslam ahlakı ile bir alakası olmadığı gibi, öfkeli, pejmurde, kültürsüz ve kalitesiz insanların, kadını kendilerince aşağılayıp sözde ikinci sınıf vatandaş olarak göstermeye çalışan görüntünün de gerçek İslam ile hiçbir ilgisi yoktur. İslam’ın anlatıldığı Kuran’da yeri olmayan bu görüntünün kaynağı bağnaz zihniyettir. 

Kadınların baskı sonucu yaşadıkları tüm bu sıkıntıların tek çözümü ve kadınların toplum içinde hak ettikleri saygıyı görmelerinin yolu ise Rabbimiz’in insanları karanlıklardan nura çıkarmak için Peygamberimiz (s.a.v.)’e vahyettiği Kuran’da bildirilen ahlakın yaşanmasıdır.

www.salihakadinlar.beyazsiteler.com

Kadın dernekleri kurulması, özgürlük, eşitlik, feminizm gibi kavramların tartışmaya açılması, çeşitli projeler hazırlanması, konferanslar, paneller düzenlenmesi kadınların haklarını korumak için gösterilen çabalardan, çözüm arayışlarından sadece birkaç tanesidir. Bütün bu çabalara ve çalışmalara rağmen zaman içinde bulunan çözümlerin de gerçekte çözümsüzlüklerle dolu olduğu anlaşılmaktadır. Bu sonuç son derece doğaldır. Çünkü her konuda olduğu gibi bu sıkıntının çözümü de Kuran’dadır, Kuran ahlakının yaşanmasındadır.

Kuran’da Kadın, Bağnaz Zihniyetin Tam Tersine Övülmüş ve Erkeklerle Eşit Tutulmuştur
Allah Kuran’ın pek çok ayeti ile kadını ve kadın haklarını koruma altına almış, din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda kadınlara olan yanlış bakış açısını ortadan kaldırmış, kadına toplum içerisinde saygın bir yer kazandırmıştır. Kuran ayetleriyle insanlara Allah Katında üstünlük ölçüsünün cinsiyet değil, Allah korkusu, iman, güzel ahlak, ihlas ve takva olduğu bildirilmiştir. Tüm bunlar Rabbimiz‘in kadınlar üzerindeki benzersiz lütfunun birer delilidir:

‘Allah Hz. Meryem’i “bir bitki gibi yetiştirdiğine” dikkat çekerek Kuran’da kadını çiçeğe benzetir. Ayette bu gerçek şöyle bildirilir:

“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya’yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: “Meryem, bu sana nereden geldi?” deyince, “Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir” dedi.” (Al-i İmran Suresi, 37)

Ayetin hükmünden anlaşılacağı gibi Kuran’a göre kadın nazenin, güzel, zarif, itina gösterilmesi ve sevilmesi gereken, narin bir çiçek gibidir.

Kuran’daki kadın karar alan üstün bir makamdadır. Kadın devlet yöneticisidir. Allah Kuran’da ülkesi için kararlar alan Sebe Melikesi’ni şöyle örnek verir.

“Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var.” (Neml Suresi, 23)

Kuran’daki kadın eylem ve sorumluluk bakımından erkek ile eşittir. Bir Müslüman erkeğin Allah’a karşı tüm sorumlulukları bir Müslüman kadının da sorumluluğudur. Kuran’da hitap, “mümin erkekler ve mümin kadınlar”adır. Aralarında ayrım yoktur. Bu gerçek ayette şöyle bildirilir:

“Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.” (Ahzab Suresi, 35)

Kuran’da kadın korunma, özen, ihtimam bakımından erkekten üstündür. Kadın sultandır. Evlilikte korunur, evlilik biterse boşanma sırasında ve sonrasında korunur. Hayatı boyunca herhangi bir zorluk içinde olmaması için özenli bir bakım altına alınmıştır. Bunun sebebi, kadının korunmaya ihtiyacı olması değildir. Bunun sebebi, Kuran’da kadına verilen üstün değerdir. Kadının üzerindeki zorluklar alınmış, o, çiçek gibi korunup muhafaza edilmiştir. Konuyla ilgili ayet şöyledir:

“… Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır. Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.” (Bakara Suresi, 236-237)

Kuran’daki kadın nimetlere, güzelliklere, saygıya, sevgiye, derinliğe layıktır.   İslam’daki bu gerçeği bilmedikleri için İslam ülkelerinin pek çoğu kadınları aşağılayan bir sefalet içindedirler. Bunu bilmedikleri için yeni düzen bulmaya çalışan bazı İslam ülkelerinde kadınların hak elde etmeleri zorlukla gerçekleşebilmektedir. Kuran’ın gerçek şeriatının kadına en büyük değeri vermiş olduğunu, bir kadının ülke idaresini en mükemmel şekilde yapacağını bilmediklerinden kadınlar ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar.

www.ornekmuslumankadin-2.beyazsiteler.com

Kuran’da Asıl Olan Takvadır

 Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda, toplumu oluşturan bireyler arasında kesinlikle bir ayırım yoktur. Bir insanın kadın, erkek, zengin, fakir, yaşlı, genç veya çocuk olmasının bir önemi yoktur. Önemli olan bu kişilerin cinsiyetleri, mevkileri, servetleri ya da başka herhangi bir vasıfları değil yaptıkları iyi işler ve Allah’a olan yakınlıkları yani takvalarıdır. Allah bir ayetinde Müslümanlara “Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır.” (Bakara Suresi, 197) sözleriyle bu konuyu hatırlatmıştır. Ayrıca Kuran’da, müminler, salih amellerde bulunan kadınlar ve erkekler olarak bildirilir. Kuran’da müminlerin erkek veya kadın olmalarının değil, Allah’ın emrettiği ahlakı yaşamalarının önemine dikkat çekilir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:

“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resulü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Tevbe Suresi, 71-72)

www.idealmuslumankadin.beyazsiteler.com

Allah kadınların toplum içerisinde korunup kollanmaları, hak ettikleri saygı ve sevgiyi görmeleri için toplumsal alanda alınması gereken tedbirleri Kuran ayetleri ile bizlere bildirmiştir. Alınan tüm bu tedbirler, kadınların lehinedir. Bunların bir hikmeti de, kadınların zarara uğramalarını, ezilip yıpratılmalarını önlemektir.

İslam’ı Yanlış Yorumlayanların Kuran’ı Öğrenmeye İhtiyaçları Vardır

İslam toplumlarına tarih boyunca en çok zararı bağnaz zihniyete sahip insanlar vermiştir. Ancak şu bir gerçektir ki, kadını kendince insan ile eş tutmayan zihniyetteki birini aşağılayıp kınamak da kimseyi çözüme götürmez. Bu kişinin de doğru eğitime, İslam’ı Kuran’dan öğrenmeye ihtiyacı vardır.

Müslüman toplumlarını değersizleştiren sahte inançları ortadan kaldırmak için kaliteli, modern görünümlü, sevgiyi, şefkati ve barışı ayakta tutan, bağnaz zihniyete karşı fikri mücadele yürüten ve Kuran hükümlerini anlatan, hakkı ve doğruyu savunan samimi Müslümanlara ihtiyaç vardır. Açıktır ki çözüm yine Kuran ahlakının yaygınlaştırılmasındadır. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda diğer bütün toplumsal sorunlarda olduğu gibi kadınların zor durumda kalmaları, horlanmaları, sıkıntı çekmeleri gibi sorunlar da söz konusu olmayacaktır.

Unutulmamalıdır ki; hakkı savunanlar mutlaka galip geleceklerdir. Gerçek Kuran ahlakının hakim olması ile kadınlar da Allah’ın kendilerine verdiği üstün değeri yaşamaya başlayacaklardır. Allah mutlaka hakkın batılı yok edeceğini şöyle bildirmiştir:

“De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.”” (İsra Suresi, 81)

Kadın-erkek eşitsizliğinde çözüm Kuran ahlakı


                                        DİĞER ESERLER İÇİN TIKLAYINIZ

Gerçek adaletin yaşanmadığı toplumlarda kadın-erkek ayrımı son derece belirgindir. Dünya genelinde kadın-erkek eşitsizliği konusu son derece önemli bir problem oluşturmaktadır. Öyle ki kadınlar dünyadaki pek çok ülkede çoğu zaman ikinci sınıf vatandaş muamelesi görerek toplumdan dışlanırlar. Güçsüz ve korunmaya muhtaç oldukları düşünüldüğü için de genellikle ezilir ve hor görülürler. Yine bu gibi nedenlerden dolayı kadınların fikirlerine de çok fazla değer verilmez.

Bu düşüncelerin hakim olduğu toplumlarda kadınların iş hayatında belli bir mevkiye sahip olmaları hatta belli bir kariyere ulaşarak zekalarını, becerilerini kanıtlamış olmaları yadırganır. Tüm dünya genelinde kadınlar için kendine güvensiz, beceriksiz, titrek, zihinsel yönü pek o kadar da gelişmemiş bir insan imajı yaygındır. Bu yanlış "kadın karakteri" anlayışı sonucunda, bir kadının yaptığı her hata, o kişinin insan olduğu için değil de kadın olduğu için yaptığı bir hata şeklinde yorumlanır.

Söz konusu toplumlarda, bir iş yeri için aynı eğitime, aynı zeka ve beceriye sahip olmasına rağmen erkekler ve kadınlar arasında bir seçim yapılması gündeme geldiğinde, tercih genellikle erkek eleman yönünde yapılır. Bu nedenle kadınların görev aldıkları alanlar oldukça sınırlıdır.

Toplumdaki bu genel kanaatle birlikte çoğu kadın da kendisini bu yanlış kanaatlerin kapsamında kabul etmişlerdir. Bu kabulün bir sonucu olarak da pek çok toplumda kadınlar geri planda kalmakta bir sakınca görmemektedirler.

Geri kalmış ülkelerin çoğunda ise kadın-erkek eşitsizliği çok daha farklı boyutlarda ortaya çıkmaktadır. Bu ülkelerde kadınlara eğitim, seçme-seçilme, iş sahibi olma gibi temel haklar dahi verilmemektedir. Hatta evlenirken eşlerini seçme hakkına da sahip değildirler. Bir konu hakkında fikir beyan etmeleri ise söz konusu bile değildir. Kadınlar kendileri ile ilgili hiçbir kararı veremezler. Onların adına her türlü karar babaları ya da eşleri tarafından verilir.

Burada sadece birkaç tanesini sıraladığımız bu yanlış yaklaşımlara yıllardır çeşitli çözümler bulunmaya çalışılmaktadır. Kadınların haklarını korumak için kurulmuş olan dernekler, özgürlük, eşitlik, feminizm gibi kavramların tartışmaya açılması, çeşitli projeler hazırlanması, konferanslar, paneller düzenlenmesi bu çözüm arayışlarından sadece birkaç tanesidir. Bütün bu çabalara ve çalışmalara rağmen zaman içinde bulunan çözümlerin de gerçekte çözümsüzlüklerle dolu olduğu anlaşılmaktadır. Bu sonuç son derece doğaldır. Çünkü asıl çözüm diğer bütün sorunların çözümünde de olduğu gibi Kuran'dadır.

Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda, toplumu oluşturan bireyler arasında kesinlikle bir ayrım yoktur. Bir insanın kadın, erkek, zengin, fakir, yaşlı, genç veya çocuk olmasının bir önemi yoktur. Önemli olan bu kişilerin cinsiyetleri, mevkileri, servetleri ya da başka herhangi bir vasıfları değil yaptıkları iyi işler ve Allah'a olan yakınlıkları yani takvalarıdır. Allah bir ayetinde müslümanlara "Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır." (Bakara Suresi, 197) sözleriyle bu konuyu hatırlatmıştır. Ayrıca Kuran'da, müminlerden, salih amellerde bulunan kadınlar ve erkekler olarak bahsedilir. Kuran'da müminlerin erkek veya kadın olmalarının değil, Allah'ın emrettiği ahlakı yaşamalarının önemine dikkat çekilir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:

Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 71-72)

Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokca zikreden erkekler ve (Allah'ı çokca) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)

Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır. (Nisa Suresi, 124)

Kadınların Toplum Hayatında Çektiği Sıkıntılar

Dinden uzak toplumlarda kadınların karşı karşıya kaldıkları en büyük sorunlardan bir tanesi de boşanma sonrası yaşanan sıkıntılardır. Evlendiklerinde eşleri tarafından çalışma hakkı tanınmayan ve bu nedenle maddi yönden eşlerine bağımlı yaşamak zorunda kalan kadınlar, boşandıklarında son derece zor durumda kalabilmektedirler.

Dünya genelinde boşanan kadınların kimi herhangi bir mesleğe sahip olmadığı, kimi yaşının ilerlemiş olması nedeniyle çalışma gücü kalmadığı, kimi ise hiçbir ek sosyal hak tanınmadığı için büyük zorluklar çekmektedir. Bundan başka boşandıktan sonra her iki tarafın kendine göre taleplerinin olması, tarafların yalnızca kendi çıkarlarını düşünüyor olması gibi nedenlerle de bu sorun daha da zorlaşmakta ve anlaşmazlıklar artmaktadır.

Oysa Kuran ahlakını yaşayan bir toplumda bu gibi sıkıntılar yaşanmaz. Kişilerin evlilikleri gibi boşanmaları da gönül rızasıyla olacağı için evlenirken eşler arasında var olan saygı ve sevgi, boşanırken de aynı şekilde korunur. Çünkü iki taraf da birbirini kadın veya erkek olarak değil, Allah'a iman eden insanlar olarak, takvalarına göre değerlendirir ve bu doğrultuda güzel davranışlarda bulunurlar.

Bununla birlikte Kuran'da kadınların boşanma gibi durumlarda sıkıntıya düşmemeleri için alınmış olan çok fazla önlem vardır. Örneğin kadınlar maddi yönden kesin bir güvence altına alınmışlardır. Her iki tarafın karşılıklı anlaşma sağlaması neticesinde belirlenen maddi yardım ve boşanan kadınlara nasıl davranılması gerektiği ayetlerde şöyle tarif edilmektedir:

(Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır. (Bakara Suresi, 241)

…Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır. Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 236-237)

Geniş imkanları olan nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir. (Talak Suresi, 7)

Bundan başka kadınlara evlilik sırasında verilmiş olan malların boşandıktan sonra geri alınmaması gerektiği de ayetlerde belirtilmiştir. Boşanılan kadınların barınma ihtiyaçlarının sağlanması, kadınlara zorla mirasçı olunmaya kalkışılmaması da ayetlerde dikkat çekilen konulardandır.

Buraya kadar anlatılanlarda da görüldüğü gibi çözüm yine Kuran ahlakının yaygınlaştırılmasında yatmaktadır. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda diğer bütün toplumsal sorunlarda olduğu gibi kadınların zor durumda kalmaları, horlanmaları, sıkıntı çekmeleri gibi durumlar söz
konusu olmayacaktır.


Müslüman kadın karakterini şekilendiren samimiyettir

                                       DİĞER ESERLER İÇİN TIKLAYINIZ

Samimiyet, insanın içiyle dışının bir olması, kalbinde hissettiklerini karşısındaki insana da olduğu gibi yansıtması, alabildiğine dürüst, açık ve net olmasıdır. Samimi insanın tüm tavırları doğal ve içinden geldiği şekildedir ve bu doğallık da insanlar üzerinde çok derin ve olumlu bir etki oluşturur. Ancak pek çok insan, samimiyetin bu gücünden ve etkisinden habersizdir. Bu nedenle de, ancak samimiyet ile kazanılabilen bu özellikleri çok farklı tavırlarda ararlar. Kimi insanlar karşılarındaki kişileri etkilemek için yapmacıklığa başvururlar. O kişinin en çok hangi tavırlardan, hangi düşüncelerden etkileneceğini düşünüyorlarsa, içlerinden gelmediği ya da o şekilde düşünmedikleri halde, karşı tarafı hoşnut edebilmek için o şekilde görünmeye çalışırlar. Ya da çekinmeden birbirlerine yalan söyleyip aldatabilir, bir insan hakkındaki olumsuz kanaatlerini gizleyip, sorulduğunda tam tersi yönde bilgi verebilirler.

Müslüman bir kadın ise kalbindeki Allah korkusu nedeniyle bu tür tavırlardan titizlikle kaçınır. Hiçbir zaman için küçük menfaatler uğruna insanların hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaz. Tüm bunların, insanı hem Allah Katında hem de insanların gözünde küçük düşürecek basit tavırlar olduğunu bilir ve hiçbir zaman için bu kalitesiz tavırlara tenezzül etmez. Amacı hayatının her anında Allah'ın rızasını kazanabileceği umulan davranışlarda bulunabilmektir. Müslüman kadın Allah'ın beğendiği ahlakın ancak samimiyet ile yaşanabileceğini bilmektedir. Allah'ın "... O, sinelerin özünde olanı bilendir." (Şura Suresi, 24) ayetiyle bildirdiği gibi, insanların kalplerinde gizlediklerini bildiğinin de şuurundadır.